Yüksek seçim kurulu 7 haziran genel seçimleriyle ilgili “seçim takvimini” açıkladı.
Seçimlere 31 siyasi parti katılım sağlayacak.
Gerçek demokrasiye ulaşmanın yolu, her seçmenin kendisini ifade edebilecek bir siyasi partiyi seçim listesinde görmesi ile mümkündür.
Toplumun siyasallaşması ancak siyasi partilerin demokrasiye ve hukuka inanmış olmaları ile hayat bulur.
Ancak bu yapıda ki siyasi partiler “temel hak ve özgürlükleri koruyabilir, eşit ve özgür”olmalarına zemin hazırlar.
Ne yazık ki, 12 Eylül sürecinin baskın olduğu “partiler yasası” demokratik ve çoğulcu gelişimin önünde engel olmayı sürdürüyor.
Bugün ki siyasi partiler yasası “tüm yetkileri tek elde” toplayan dolayısıyla tek adam üzerine kurulu modeldir.
Bu yüzden kuvvetler ayrımı değil, aksine kuvvetler birliği amaçlanmakta.
O nedenle yürütme, yasama ve yargı gücünün üzerinde çok önemli baskılar bulunmakta.
Bu durum eleştiri nedeni olsa bile sermaye ve medya gücüyle gündem hemen değiştiriliyor.
Oyun bozulmaması için ne gerekiyorsa yapılıyor.
Siyasetçi önce kendini seçecek parti yönetimlerini belirliyor, daha sonra kendi seçmiş olduğu yönetim tarafından vekil adayı olarak seçmenin huzuruna çıkartılıyor.
Bir başka önemli konu ise Dünya’nın en yüksek seçim barajına sahip olmamızdır.
Bu şartlar altında parlementoya girmeyi başaran vekil seçmenin hakları yerine liderin beklentilerine odaklanır.
Aday belirlemede daha çok sol partilerde itirazlar olacak.
Çünkü sol partiler ideoloji, örgüt ve üye üçlemi ile yoluna devam eder.
Diğerlerinde ise itiraz olsa bile kimse bu itirazları hesaba katmaz.
Bu şartlar altında seçim startına girmiş bulunuyoruz.
Vatandaşın kimi seçeceğini, liderler belirleyecek.
Seçmen de tanımadığı isimlere oy verecek.