SAYDAM DEVLET…

 

                 

 

 

    Türkiye’de halk egemenliği esas alınarak kurulan Cumhuriyete duyulan saygınlık; aydınlanma devrimini gerçekleştirmesi ve ilerici-toplumcu kimlikli olmasından ileri gelmiştir. Türkiye’yi sadece halkın kendisi yönetmiştir.

     Rejim, içli-dışlı ‘eşkıyayı’ yurt ve ulusu ilgilendiren konulara yaklaştırmamıştır. Örtülü işlerden ‘medet’ ummamış, ‘devlet sırrı’ safsatası ardına sığınmamıştır. Her şey apaçık yürütülerek suç ve ceza tablosunda kamuoyu bilgilendirilmiştir.

    1923-1950 arasındaki devlet işleyişine göz atınız. Bir tek gizli kalmış siyasal cinayet var mıdır? Bunun yanı sıra, kamu alanındaki yolsuzluk ‘şaibeleri’ de meçhule havale edilmemiş, üstleri kapatılmamıştır. Devlet yönetimine ilişkin çok az sayıda adli olay vardır.

     Bahriye Bakanı İhsan Eryavuz; “Yavuz zırhlısının onarım işindeki rüşvet girişiminden” dolayı Başbakan İnönü tarafından 1928’de mahkemeye gönderilmiştir. 1946 yılında usulsüz kahve ithalinden suçlanan Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü’ ye: “Git yargılan, karşıma öyle gel” diyen de Cumhurbaşkanı İnönü’dür. Ürgüplü de beraat ederek gelmiştir. 1910 yılındaki Osmanlı Bahriye Bakanı Mahmut Muhtar’ı da “kefaletsiz ödeme” yapması nedeniyle 1929’da para cezası kestiren aynı ciddi davranıştır.

     Belli kaynaklarca yergiler yöneltilen ‘Ebedi ve Milli Şef’ler’ nitelemeli dönemlerde; ne toplumsal güvensizlik, ne faili meçhuller ve ne de hesabı sorulmamış resmi talancılıklar vardır. Kalkınmayı hedeflemiş demokratik bir ülkedeki insanların bulunduğu fotoğraf ve filmlerden mutlu görüntüler yansımaktadır. Atatürk’ün deyişiyle: ‘Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halk’ ulusal gurur ve güven içindedir.

     İnsan hakları ihlâllerinin konu edildiği, ‘iade-i muhakemeler’ gerektiren adil yargı istemlerinin ifade edildiği ve yolsuzluk ve talanların diz boyuna çıktığı bir ülkedeyiz. Hâlâ çözülmemiş siyasal katliamların yıllara dayalı ağırlıkları vardır. Ulusalcılıktan tutunuz da halktan yana tavır koymanın, egemen çevrelerin hedefinde olduğu gerçeği yaşanmaktadır.

     Denilecek odur ki;Cumhuriyetin kuruluş ilke ve esaslara bağlı; ilerici, toplumcu ve saydam devlet düzeni yeniden kurulmadıkça bu toplum acı ve sömürüden kurtulamaz.