SAVAŞ SANATI ASLINDA BARIŞTIR

Dilek ALP

Dövüş ustası olan öfkelenmez,
kazanma ustası olan kendinden emindir, korkmaz,
akıllı olan sessizdir, gürültü çıkarmaz,
cahil ise kargaşa yaratır, kazanmak için kör dövüşür…

Sun Tzu
Savaş Sanatı


Savaş sanatı ya da stratejileri modern çağ siyaset ve iş dünyasında uygulanmaya devam ederken, rekabetin, psikolojik çekişmenin ana hatlarına da ışık tutar ve yol çizer. Evet savaş, gerçekte askeri bir anlam içerse de günümüzde bir çok cephede yapılan bilinçli ve sistemli mücadeleler, rakiplere karşı üstünlük kazanmanın yollarından oluşmaktadır.

Büyük Çinli filozof ve askeri bilge komutan Sun Tzu Yurihama’nın büyük sözlerinden biri ile başladım yazıma. İki bin beş yüz yıl önce yazılmış bu eser savaş stratejileri tarihinin belki de en saygın ve etkileyici eseridir. Uzak Doğu dövüş yöntemlerinin temeli olan minimum tepkisel güç ile hasmına maksimum zarar verdiren, geri çekilmiş gibi manevra yaparken düşmanı gafil avlamaya yönelik, tüm bunları yaparken sakinliği ve soğukkanlılığı koruyan, aslında “savunma saldırısı” prensibidir. Kitabın gerçek dili Çincedir. Eser 13 bölüm, 384 savaş teorisinden oluşur.

Kitabın başlangıcı bana çok etkileyici geldiği için size aktarmak istiyorum;

 

MÖ 6.yy da doğduğu tahmin edilen komutan Sun Tzu günümüzdeki Shan Dong eyaletinin bulunduğu bölgede yer alan Wu Beyliği'ne gider ve dönemin beyi He Lu'nun hizmetine girer. Wu hükümdarı "Savaş Sanatı" kitabı için onu çağırmıştır.

Lu der ki: “Senin eserini okudum, benim için küçük bir deneme talimi yaptırabilir misin?"

Sun Tzu der ki: "Elbette." 

Lu Der ki: “Peki bu denemeyi savaşmayı bilmeyen kadınlarla yapabilir misin?”

Sun Tzu der ki: “ Elbette.”

İzin verilir, sarayın en güzel kadınlarından yüz sekseni seçilir, Sun Tzu onları ikiye ayırır, hükümdarın en gözde iki cariyesini iki takımın başına komutan yapar,  ellerine birer silah verir.
İki komutana der ki: "Sizler sağınızı ve solunuzu, arkanızı ve önünüzü biliyor musunuz?"

Kadınlar der ki: "Evet tabii biliyoruz."

Sun Tzu der ki: "Davulların sesi ile birlikte, ileri adım atmak için öne bakacak ve adım atacaksınız; sola dönmek için sol kolunuza bakacak, sağa dönmek için sağ kolunuza bakacaksınız, geri adım atmak için arkaya bakacak ve adım atacaksınız."

Kadınlar der ki: "Evet anladık."

Talimatları bildirdikten sonra kadınlar ellerine silahlarını alırlar ve emri beklerler. Davullar sağa dönüş emri için çalınır, kadınlar kahkahalarla gülmeye başlar, birbirlerine bakarlar.

Sun Tzu der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur."

Davullar tekrar sola dönüş emri için çalınır, kadınlar tekrar kahkahalarla gülerler ve hareket edemezler.

Sun Tzu der ki: “Talimatlar açık değilse, emirler anlaşılmıyorsa, bu komutanın suçudur; fakat talimat ve emirler açık ve net tekrarlandığı halde kurallara uyulmuyorsa, bu takım komutanlarının suçudur. Öyleyse sağ ve sol takım komutanlarının kellelerini istiyorum."

Wu hükümdarı olanları seyretmektedir, gözde cariyelerinin idam emrini duyunca çok şaşırır ve gizlice emir verir: "Hükümdar komutanın maharetini anlamıştır. Bu iki cariye olmazsa yemeğin tadını dahi alamaz, idam etmemeni ister."

Sun Tzu der ki: "Hizmetkârınız sizin tarafınızdan komutan atanmıştır, savaşta iken komutan, hükümdardan gelen bazı emirleri uygulamaz." Sonra iki takım komutanını idam ettirir.

Onların yerine başka takım komutanları seçer. Davullar bir kez daha çalınır. Kadınlar sola, sağa, öne ve arkaya verilen bütün talimatları yerine getirirler, adeta ip gibi dizilmişlerdir, hiçbiri sesini çıkarmaya cesaret edemez.

Sun Tzu hükümdara şöyle der: “Askerler disiplin altındadır, hükümdar aşağı gelip onları deneyebilir, hükümdarın emirlerine hazırlar, isterseniz suyun ve ateşin üzerine bile yürürler."

Kitapta dikkatimi çeken tavsiyelerden;

Askerlikte kural, "10 katıysan kuşat, 5 katıysan saldır, 2 katıysan dağıt, eşitsen yenmeye çalış, az isen kapışma, çekil"dir.

Bir komutan ile bir hükümdar birbirine ne kadar yakın ise birbirlerine ne kadar fazla güveniyorlarsa, ordu o kadar güçlü olur. Güven problemi varsa, yıkım nihayettir.

Her kim savaş meydanına yerleşir ve düşmanı beklerse rahat eder. Savaş meydanına sonra gelen yorulur.

İyi yöneten kişi düşmanın savaşma şevki yüksekken saklanır, savaşma şevki düşmeye ve geri çekilmeye başlayınca saldırır, işte bu morali iyi yönetmektir.

Komutanı bekleyen beş tehlikeli hata şunlardır. Ölümüne savaşırsa düşman tarafından yok edilebilir. Korkaklık sonsuza kadar tutsak kalmak demektir. Paniğe kapılıp hırçınlaşmak aşağılanmaktır. Çok mağrur olup kendine çok güvenirse utanç duyulacak duruma düşebilir. Etrafının tavsiyelerine fazla düşkün ise zor durumda kalacağı aşikârdır.

Düşman konuşmalarında sessizce alttan alıyorsa hazırlık yapıyor demektir, saldıracaktır. Düşman yüksekten atıyor ve üstümüze geleceğini söylüyorsa güçsüz ve geri çekilecek demektir. Durup dururken barış istiyorsa art niyeti vardır. Hızla kaçarken askerlerini savaş düzenine sokuyorsa bir süre sonra ölümüne savaşacak demektir. Düşman askerlerini bir ileri bir geri oynatıyorsa bizi üzerine çekmeyi planlamaktadır.

Savaşta beş çeşit casus kullanılır. Yerel casus, düşmanın içindeki casus, taraf değiştirmiş casus, ölü casus ve canlı casus. Yerel casus, düşmanla aynı yerde yaşayan kişidir. Düşman içindeki casus, düşmanın içindeki memurlardandır. Taraf değiştirmiş casus, düşmanın bize çalışan casusudur. Ölü casus, düşmana yanlış bilgi veren casustur. Canlı casus düşmandan doğrudan bilgi getirendir.

Strateji konusunda zamanın çok ilerisinde, felsefi yaklaşımlarla ele alınmış, düşünülerek tecrübelere aktarılmış ve gerçekten bir Savaş Sanatı olarak bizlere taşınmış bir eser olarak değer veriyorum bu kitaba. Sadece fiziksel savaşlar olarak değil psikolojik savaşlar için ilham kaynağı olmalı yönetim kademesinde olanlara.

Aslında Uzak Doğu felsefesine ilgi duyan biri olarak kestirmeden benim anladığım;


Eğer bir sahada rekabet ve mücadele söz konusu ise, bu esnada uyguladığınız yöntemler sizin tarzınızı da ortaya koyacaktır. Tarihte saygın ve etkili yollarla yapılan savaşlar iyi ve donanımlı komutanlarla (yöneticilerle), belden aşağı tekniklerle değil, belden yukarı, üslup, zekâ ve bilgi gerektiren hamlelerle kazanılmıştır. Çoğumuzun aklına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih boyunca savaş ve kararlar konusunda ne kadar seviyeli, soğukkanlı ve bilinçli stratejiler uyguladığı gelmiştir sanırım. Onu diğerlerinden farklı ve üstün kılan özelliklerin başında geliyor bu yönü.   

Her şeye rağmen başarı, ölesiye savaşmadan rakibini sakin gücünle yenmektir. Güç, bir makam değildir, etrafında sorgusuz boyun eğen nüfus topluluğu hiç değildir. Zafer, sadece güçlü silahlar değildir. Güvenlik sadece yüksek duvarlar meselesi değildir. Otorite sadece kesin emirler ile katı cezalar da değildir.

Güç, sana güvenen, senin de güvendiğin disiplinli ve saygın bir topluluğa sahip olmaktır.