Ülkenin içinde bulunduğu duruma bir bakalım…
Geçici bir hükümet var, siyasi irade ise anayasanın bu tür bir yetki vermediği makamın, Cumhurbaşkanlığı’nın denetiminde.
Toplumun bu duruma tepkisi, düşünülenden fazla oluyor.
Bir de, hem Cumhurbaşkanı, hem de geçici hükümetin Başbakan’ı ve Bakanları süreç meselesinin bittiğine ilişkin değerlendirmelerde bulununca, gerginlik daha da tırmanıyor. Çünkü, geleceğe ilişkin varlıklarını süreçten kazanımlara bağlayan önemli bir toplam var.
Durum böyleyken, fiili ateşkese bir süre önce operasyonlar dolayısıyla son veren PKK, bölgede güç gösterisi yapmaktan çekinmiyor.
Devlet güçleri mi ?
Onlar da, düzenli ordular gibi davranmak yerine adeta vurkaç taktiğiyle mücadele yöntemini seçmiş durumda.
Haftaya 9 ölü, 20 yaralı haberiyle başlamak zorunda kaldık. İstanbul ve Şırnak’ta 4 farklı noktada düzenlenen saldırılarda 6 güvenlik görevlisi ile 3 saldırgan yaşamını yitirdi.
Bu tablo, gerginliği daha da tırmandırdı.
Memleket barut fıçısına döndü.
Derken, toplumsal barışa hizmet etmesi, huzura işaret etmesi gereken siyasilerin değerlendirmeleri de, adeta savaş kışkırtıcılığı içeriğinde oluyor.
Hemen söyleyeyim, savaş kışkırtıcılığının bedelini hayat ödetir. Bu bedelden, sorumluluk düzeyinde olan hiç kimse kaçamaz.
O yüzden, BARIŞ taleplerine,
BARIŞ çağrılarına her zamankinden daha fazla kulak kabartmak gerek.
Birgün Gazetesi, Salı gününün ön sayfasını tamamen barış mesajlarına ayırdı. Baktım, tek tek okudum.
Oyuncu Rutkay Aziz, ‘’Endişeliyim, daha büyük acılar çekilmesin’’
Müzisyen Sevinç Eratalay, ‘’Ağıt değil, güzel şarkılar söylemek istiyoruz’’
Yazar Jehan Barbur, ‘’Benim çağrım bu memleketin insanlarına’’
Oyuncu Levent Üzümcü, ‘’Bu oyun kimseye yaramayacak’’
Oyuncu-Yönetmen Müjdat Gezen, ‘’Barış, bazılarının işine gelmiyor’’
Gazeteci-Oyuncu Pelin Batu, ‘’Birilerinin çıkarları için yaşananlar kabul edilemez’’
Oyuncu Füsun Demirel, ‘’Her fırsatta barışı savunmayı sürdüreceğiz’’
Oyuncu Erkan Can, ‘’Barış, her zaman barıştır’’ diyerek, çok net mesajlar veriyor. Bu insanların hemen hepsi, BARIŞ’ı dillendirdikleri için resmi ideolojinin paradigmaları ile çelişiyor olabilir ama daha fazla gerginliğe tahammül olmadığının altını çiziyorlar.
Birileri, çıkıp da, bu isimleri ‘’PKK yanlısı propaganda yapıyor’’ diye suçlayabilir ve suçlayacaktır da.
İşte, o üst akıl, ülkeyi yıllardır kan gölüne çevirmiştir.
İşte o üst akıl, savaş kışkırtıcılığı yapmaktadır.
İşte o üst akıl, Ortadoğu halklarına huzuru ve barışı çok görmektedir.
İşte o üst akıl, savaş baronlarıyla kolkola gezip, tablo karşısında gevrek gülüşler atmaktadır.
Üst akıl sahiplerinin unutmaması gereken şudur;
BARIŞ için yola çıkanların kaybedeceği bir şey kalmamıştır. Bedelse, zaten yıllardır bedel ödüyorlar, daha fazlasından neden kaçınsınlar ki ?
Biliyorum, kapitalist-emperyalist sömürü ortadan kalkmadıkça kalıcı BARIŞ’tan söz etmek olası değil. Ama, en azından dökülen kanın durdurulması için atılan adımların önemsenmesi gerekir.
Kalıcı barış ise emekçilerin kuracağı düzenle gelecektir. O yüzden tüm BARIŞ çağırıcılarının da iyi bildiği gibi, yolumuz uzun…