Dünya tarihi çok büyük acılarla dolu. Yoklukla, yoksullukla, gözyaşıyla, salgın hastalıklarla, vebayla dolu. Dünya tarihi toplu katliamlarla dolu. Bitmek tükenmek bilmeyen savaşlarla. O savaşlarsa öldürülen milyonlarca yoksulla dolu. Savaş ganimeti olarak görülen kadınlarla. Tecavüz edilen çocuklarla. Ve göçmek zorunda kalan, yerinden yurdundan koparılan ezilen halklarla.
Mesele Suriye; daha düne kadar barışın şehri. Suriye; bölgede kardeşliğin simgesi. Farklı etnik kimliklerden insanların, dinlerin, mezheplerin ve inançların bir arada yaşamaya çalıştığı Ortadoğu’nun en güzel ülkesi. Şimdiyse savaş ve katliam. Şimdiyse gözyaşı ve kan…
Bir tarafta insan ciğerini yiyen, kelle kesen, farklı ırk, farklı mezhepteki insanları katledip şeriat ülkesi kurmak isteyenler, diğer tarafta padişahlığa özenip, sefere çıkar gibi dış politika üreterek Suriye’den toprak koparmaya çalışan zihniyetler, diğer tarafta Ortadoğu da zenginlikleri sömürülmemiş, yönetimine yönetici yerleştirilmemiş tek ülke bırakmak istemeyen emperyalistler. Ve tüm bunların arasında kalmış yoksul halk. Fakir halk. Sahipsiz, çaresiz, attığı kalpten ve aldığı nefesten başka hiç bir şeye sahip olmayan ve savaşın ortasında kalıp yerlerinden yurtlarından, evlerinden, barklarından, yaşadığı, büyüdüğü sokaklardan kaçmak zorunda kalan halk.
13 yaşındaydı. Suriye’den Türkiye’ye göçmek zorunda kalanlardandı. Savaştan kaçmış, ülkemize sığınmıştı. Açtı. Belki de savaştan sonra karnı hiç doymamıştı. Bir lokma ekmeğe birazcık sevgiye muhtaçtı. ‘’Sana yemek yedireceğiz’’ denilerek kandırıldı. Biri 57 diğeri 60 yaşında iki kişi tarafından Gebze’nin Pelitli köyünde ki bir bağ evine götürüldü. Tecavüze uğradı.
Gebze Pelitli Mahallesi Muhtarı Kafer Ceyhanlı, muhtarlık binasında konuyla ilgili bir basın açıklaması gerçekleştirdi ve şunları söyledi. “Köyümüz sakinlerinden 57 yaşında Z.T.’nin daha önce toplum içinde kendisi ile ilgili olarak cinsel sapık olduğuna yönelik duyumlar aldık. Bizler bu olayı tamamen yalan ve iftiradır diyerek geçiştirdik. 4 gün önce vatandaşların bana bildirdiği ihbarla Bağlar Yolu bölgesinde Z.T.’ye ait olan bağlık evde 13 yaşındaki Suriyeli bir erkek çocuğa tecavüz edildiğini öğrendik. Olayı görenlerin olduğunu öğrenince harekete geçtim. Yaşanan olayı jandarmaya haber verdim.’' ‘’Z.T. ve Gebze’de ayakkabı boyacılığı yapan 60 yaşındaki o kişi Suriyeli çocuğa tecavüz etmişler. Jandarma ile yaptığım görüşmelerde şahıslar yaptıkları sucu itiraf ediyorlar. Bugüne kadar defalarca çocukları buraya getirip tecavüz ettiklerini söylüyorlar.’’
Olayı gördüğünü bildiren İbrahim Alaboud ise şunları söyledi, “Çocuğu kaçarken gördüm. Z.T. ve bir kişi daha o çocuğu kovalıyorlardı. Çocuğu Gebze’den buraya sana yemek vereceğiz diye getirmişler. Çocuk yarı çıplak olarak kaçarken bunlar çocuğu kovalıyorlardı. Bunlardan biri çocuk amcamın çocuğu dedi. Çocuk bu kişilerin kendisine tecavüz ettiklerini söyledi. Çocuğun bir kolu da yaralıydı. Çocuğu alıp köye götürüp para verip otobüse bindirdim. Çocuğu görsem tanırım. Çocuğu bulmak için Gebze’ye gideceğim.’’
Şimdi tüm kelimelerin anlamını yitirdiği yerdeyiz. Tüm doğru sözlerin, tüm haklı düşüncelerin anlamını yitirdiği yerde… İki gün önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramıydı. İki gün önce o 13 yaşında tecavüz edilen çocuğun bayramıydı. Onu bir günde büyüttünüz. Çocukluğunu çaldınız. hayatını karartınız. Suriye de savaşın çıkması için elinden geleni esirgemeyenler, savaş çıktıktan sona eli kanlı katilleri destekleyenler, besleyenler ve politikalarıyla cani, sapık, çocuk tecavüzcüsü bir toplum yaratanlar ve tabi ki siz; çocuk istismarını sıradanlaştıran, olağanlaştıranlar, buyurun eseriniz, başarınızla övüne bilirsiniz. Bize gelince, evlatlarınızın iki eli yakanızda kalmasın! Çocuklarınız ‘’benim için ne yaptınız?’’ diye sorduklarında, ‘’korktuk – sustuk – başımızı eğdik’’ değil de geleceğin için, tüm çocukların güzel geleceği için canla-başla mücadele ettik evladım diyebilmelisiniz.