AKP’nin, kent ve ülke sorunlarına ne kadar şaşı baktığını, İl Başkanı Şemsettin Ceyhan’ın, Genç Kocaelililer Derneği (GKD) sosyal tesisine yaptığı ziyaret sırasında dernek başkanı Sedat Köse’nin sorularına verdiği yanıtlarda çok net görüyoruz.
Köse’nin ilk sorusu, Cengiz Topel Havaalanı’nın durumu olmuş. AKP İl Başkanı Ceyhan’ın yanıtı ise şöyle:
“Cengiz Topel Hava Limanı hadisesi yalnızca bu kent iktidarının sorunu değildir. Tüm odalarıyla, STK’larıyla, muhalefetiyle bu kent Cengiz Topel’e sahip çıkmalıdır. Burada aynı Sabiha Gökçen Hava Limanı’nın ilk açıldığı dönemdeki sürece benzer bir süreç yaşanıyor. Fakat umre uçuşu biraz hareket kazandırdı. Yaz aylarında da önce Antalya peşine Erzurum seferleri başlayacak. İnşallah kısa bir zaman içinde günde beş farklı noktaya uçuş yapılan bir hava limanı haline gelecek.”
Yine ‘inşallah’lı bir süreç. Oysa, hareketlenmeyi sağlayacak reel durum tespiti yapılıp ona göre adımlar atılabilir. Mesela, aşağıdaki soruların yanıtı ne ? Bu yanıtlar kamuoyu ile paylaşılabilir mi ?
Süreç dediğiniz, nasıl bir şey ?
Kentin yolcu kapasitesi bilinmiyor mu ?
Havaalanının gelişmesine kim karar veriyor ?
Uçuş yapan firmalara garantör olan kim ?
Yatırımcı firmaların parametreleri nelerdir ?
Bu soruların yanıtını Ceyhan’ın verebileceğini sanmıyorum. çünkü soruna şaşı bakıyor. Ayrıca, bu gibi durumlarda merkezi kararların duyurucusu olmaktan öteye gidemeyeceğini gizlemiyor.
Bir şaşı bakış da Kocaelispor meselesinde…
AKP, yerel yönetimleri devraldığı 2004’te kimlerden nasıl brifingler aldıysa, bu kentin en önemli markası ve toplumsal barışa katkısı yadsınamayacak olan Kocaelispor’a hemen sırt dönüverdi.
Mesele, kulübün çok borçlu olması dolayısıyla başka bir çıkış aramak olarak duyuruldu. AKP kadrolar, Sefa Sirmen’in yarattığı bir marka olarak gördükleri Kocaelispor’a destek yerine Körfez Belediyespor Kulübü’ne isim değişikliği yaparak Kocaeli Birlikspor’u profesyonel lig mücadelesine dahil etti.
Böylece, Sirmen’in itibarsızlaştırılması da sağlanmış olacaktı. Ama, olan kentin markasına oldu ve birkaç yıl önce Süper Lig’de fırtına gibi esen futbol takımı birden Bölgesel Amatör Lig’e (BAL) düşüverdi.
Şimdi de, meseleye baştan itibaren şaşı bakan AKP kadrolarının ilimizdeki küçük patronu olan Ceyhan, ‘’Hepimiz Kocaelispor için gayret gösterdik. Ve maddi destek dışında her türlü desteği Kocaelispor’a verdik. Fakat Kocaelispor’un ekonomik olarak çok kötü bir sarmalı var’’ diyerek asıl sorumlulukları üstlenmek istemediklerini açık açık söylüyor.
Yani, ‘sefası varsa süreriz, cefası varsa çekmeyiz’ diyor. Kısaca şaşı bakıyor …
Şart koşup, ‘’Kocaelispor öncelikle KEV tesisleriyle ilgili sorunu çözmelidir’’ demiş. KEV sorunu çözülmelidir, doğru ama tesislerin kulübe bırakılıp bırakılmayacağına KEV’in genel kurulu karar verir. İktidar partisinin il başkanı istiyor diye kimse kurduğu yapıyı kolay kolay dağıtmaz.
Siz, Sirmen’e olan düşmanlığınız ya da şaşı bakışınız dolayısıyla bütün bir kentin markasını yok etmek için elinizden geleni yapacaksınız, sonra da başkalarından anlayış bekleyip talepte bulunacaksınız.
Gerçekten, şaşılık kalıcı bir sorun haline dönüşmüş, iktidar gücü gözünüzü köreltmiş.
Bir de, taşeron işçiler meselesindeki bakış var ki, tam anlamıyla şaşı bakış…
Meseleyi anlayamamaktan kaynaklanan bir refleksle, “Bu yasayla birlikte güzel bir süreç içine giriyoruz. Tüm taşeron işçilerimiz hiçbir hak kaybı yaşamadan sözleşmeyle devlet koruması altına girecek’’ deyivermiş.
Taşeron işçisi, eşit işi eşit koşullarda yapan diğer arkadaşları gibi ‘kadro alarak’ devlet koruması altına girmek istiyor.
‘’Sözleşmelerden de kaçmamalıyız. Zaten bir çalışan devletle üç yıllık bir sözleşme yapamayacaksa diyecek pek bir şey yoktur’’ ifadesi de, mal alım satımı için geçerlidir. Ama, özlük hakları, ücreti ve sosyal hakları devletin iki dudağı arasına terk edilmiş insanlar topluluğunun her şeyini siyasetin iradesine bırakmasını istemek, ‘’sahibinize kölelik etmek kutsaldır’’ demek gibi bir şey.
Sözleşme sizin olsun.
Bu yasa ile tek zarar gören kesim kesinlikle firmalardır. Bu yasa taşeron işçilerimizin faydasınadır” sözlerinizden de gayet iyi anlaşılıyor ki, sizin derdiniz sermayeyi hoşnut etmektir. Emeğiyle geçinenler, onlar sizin için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da önemsiz.
Nasıl olsa sadaka kültürünü yarattınız ve sadakayı dağıtan mekanizmanın anahtarı elinizde.
Polisiye tedbirler ve cehaleti savunan sözde bilim insanlarının yarattığı psikolojik atmosferle etkisiz hale getirdiğiniz emekçiler ve yoksulların şimdilik ses çıkaramıyor olmasından çok fazla cesaret almışsınız.
Demedi demeyin, fazla cesaret cehaletin göstergesidir…