"Söyleyecek söz bulamıyorum, ne yapayım.
Öyle bir sessizlik çöktü ki, bu sessizliğin içine seslenemiyor insan."
Franz Kafka
Bazen gökyüzü bile tokatlıyor insanı. Sabır diyor sabır diyor sabır diyor. Evvela sabrı sağlıkla göğüsleyebilene selam olsun. Ne mavisini ne grisini ne beyazını ne de görülmeyen ancak varlığını idame ettiren renkleriyle öyle adamakıllı silkeliyor insanı. Ne bir kuş kanadı ne bir rüzgâr ile diyar diyar gezinip gelen ayakucumuza düşen yaprakları, kıvılcımı yakamıyor sanki gözpınarlarımızı da bugün. Yağmurun rüzgarın alâlası olan havalar, zira hep huzursuz daha esir ediyor birilerini ve içinde sözümona bizleri. Çıkılan merdiven basamaklarının hiç bitmeyecek kendi düşüncesi bile tüketiyor çoğu zaman kısrak umutları. Kısrak dediğime bakmayın, evvela bir Gülsarıdır hepsi. Alınan nefesle boğuyor sanki, nedir bu üzerinden atılamayan düğüm zehri. Oysa kuşun kanadında fevkalâde uçuyordu umutlar, ne oldu Umut Perisi !
Şayet yokuş aşağı inerken akan terin, çok şükür oldu sevincini bekliyor umutlarımız günbegün. Yağmur damlaları bile pencereme bir taş atıyordu sanki, "haydi kalk pes etme haydi yarın değil bugün tut kalemi bırakma. Haydi tak şu gözlüğü daha iyi gör kalbin bilgi diye çarpsın. " diyordu.
Zira buz olmuş penceremde çevirmiyordu sırtını. Yağmur Kuru toz etmez biliyordu. Mesele durağanlıkta gizliydi. Duran her şey paslanır solar öylece kalakalır. Durmamalı öyleyse, koşmalı alabildiğince koşmalı çalışmalı devam etmeli. Boş vaktin faydasızlığı yapışınca sarıyormuş insanı. Öyleyse yaşam denen bu kavgada, Umut daima sağ olmalı...