SANAYİ VE HASTALIKLAR KENTİ…

       Niçin sanayi kenti Kocaeli sağlıksız bir yaşamda önlerde yer almaktadır? İşte bu konuda gerçekçi bir analiz yapmakta yarar vardır.

 

       Devrin Başbakanı Adnan Menderes; 14 Ocak 1960 günü yapılan bir törende şöyle konuşur: “Kocaelililere soruyorum, bir sanayi bölgesi olmak istiyor musunuz? Biliniz ki sanayi kenti olmanın bir büyük tehlikesi de sağlıkla ilgilidir. Ne diyorsunuz?” Toplantıyı izleyen halkın yüksek sesle yanıt verir: “İş istiyoruz, sanayi kenti olalım !..”   O günlerin gazete haberleri arasında bunlar yer almaktadır.

      Sanayileşme Kocaeli’ ye olanaklar getirerek iş alanları açtı. Ama gelişigüzel bir göç furyasını ve önlemleri hiç alınmadan kurulan sanayileşmekten doğan sorunları da beraberinde getirdi. Böylece de gelenek ve görenekleri alabildiğine farklı insan yığınlarından gecekondu yöreleri oluştu.

     “Sanayileşmenin sağlığa getireceği zarar”,ilk baştan isabetle ifade edilirken, önlemler pek alınmadı. Denize girilemez, hava teneffüs edilemez noktaya gelindi. Çünkü “altyapı” yokken, üstlere fabrikalar kuruldu. Atıklar denize döküldü. Hastalıklar, yeni türleriyle depreşti.

      Bırakınız altyapıdan başlamayı, bu sözcüğün bu ülkede söylenmesi bile bir zamanlar cesaret isteyen işti. Çünkü; “komünistlik” sayılırdı. Avrupa’da en kapitalist ülkeler, trenlerle toplu ulaşım yaparlarken Türkiye’de demiryolu politikasını Atatürk desteğinde yıllarca yürütmüş İsmet İnönü’yü kimileri,  aynı sözcükle karalamayla uğraşmadılar mı? “Demiryolculuk, aşırı solculuktur” diyen Başbakanlar bile görülmedi mi?

      Sanayileşmede de öngörü sahiplerince dile getirilen “altyapı” faktörü, sözcük olarak bile söylenemeden yıllar geçti. Çünkü bazı kafalarca bu telâffuz “aşırılıktı”. Günümüze doğru biraz akıl ayılmaları vuku buldu.Ama  iş, işten  çok geçmişti..

     Çevrecilik, cılız kaldı. Devlet yasalar çıkardı ama denetim göstermelikti. Arıtma tesisleri kuruldu ama açıkgöz sermaye “masraf oluyor” diye çoğu zaman çalıştırmadı. Buna göz yumuldu. Gebze’deki yerel yöneticilikten bilirim. O etrafı toz-duman eden yol üstü taş ocaklarını kapatmaya Kaymakamlığın gücü yetmedi.  Çırpınışlarına karşı üstten;”maden arama” ruhsatı verilerek kılıf bulunduğunu da Kaymakam yana-yakıla bana anlatırdı. Ya Dil ovası; denize mavi-yeşil-kırmızı atıksal renklerle akıp durur, deterjan fabrikaları karayoluna kayganlık saçar, kazalar olurdu. Halk ise hastalıktan göz açamazdı.

         Ya şimdi? Yine aynı şeyler sürüyor ve insanları bitiren kanser yaygınlığı artarak adeta kemikleşiyor. İşte; üstünkörü,önlemsiz ve ancak sınırlı sayıdakileri zenginleri palazlandıran bir sanayileşmenin  sonucu budur.Devlet maliyesine ve sermaye sahiplerine para taşıyan Kocaeli, artık sanayi hastalıklarıyla da  pek ünlüdür!..