Her ay en çok kitap okuyana bir sinema bileti…kim gidiyor ? Gebze İl Halk Kütüphanesi bu kampanyanın bu ay ki sinema biletini ben kazandım kütüphaneden böyle bir ödül almak beni gerçekten onurlandırdı..Benim ikinci adresim bu kütüphanedir fikir olarak burdan besleniyorum bir kentin can damarından biri de kütüphanelerdir bu anlamda Gebze Kütüphanesinin Müdüresi Tevhide Bugan hanım efendinin cabası çok büyüktür.Hanım efendi kütüphanesi devr aldıktan sonra okur sayısı geçmişin iki,üç katına yükseldi okurlara okuma alanları düzenledi okumanın dışında çok güzel bir sevgi ortamı yaratıldı.Kütüphane,kitap,dergi,gazete dedince doğal olarak aklımıza sanat ve edebiyat gelir ben bu gün bu sanatsal etkinliğe sinemaya gittiğim için sinema konusunu ekleyerek bu konuyu tartışmaya çalışacağım.
Bilindiği gibi edebiyat ve sanat kişinin kendisini tanımasını ve güçlenmesini sağlar sinema tüm bu sanatların bileşkesidir..Yedinci sanat olarak adlandırılır daha da açıklarsak çeşitli bileşenleriyle kültürün dolaysız yansımasıdır..Sinema sanatının ana kaynağı edebiyattır.Aralarındaki tek fark edebiyatın sözleanlatılmasıdır.Ne yazık ki Türk toplumu gibi entelektüel donanımı düşük toplumlarda edebiyatın beşi sıra sanat da yeterince kabul görmüş değildir.Rahmetli annem kızar elinden kitap düşmüyor ben seni kitaplardan mı tuttum memleketi sen mi kurtaracaksın derdi.Ama akşam oldu mu kendisine okumam için yavlarırdı.Her vakşam yatmadan önce Yılmaz Güney’in bükük öldüler romanından on sayfa okurdum.
Büyüyorlar bizim çocuklarımız bundanda mahrumdur…Bir toplumu tanımanız için önce o toplumun edebiyat sanatını tanımamız lazım o ülkeye ait öyküleri masalları okumamız gerekir..Uzun sözün kısası..bir toplumda roman sanatı yeterince yer edinemiyorsa o toplumun felsefi düşünüş yok demektir…Böyle toplumlarda kültür ve bilgi yok demektir.. Benim hayatdaki rehberim Dostayevski’dir onun ayak izlerini takip ederek yürüyorum.19Y.Y sorunlarına karanlığın içinden bakar ve ruhumuzu aydınlatır okumadığımız kent yaşamını bilmediğimiz için köylerden şehirlere geldiğimizde önümüzde tanımadığımız bir hayat çıktı iş bulmak,ev yapmak,çocuklarımızı okula göndermek de çok zorlandı çozğumuz bu hayata intibak edemedik banker kasteli o günlerde çoğumuzu bu yüzden kandırmıştı.
Birkaç gün önce kütüphanede Dostayevski den nefret eden bir hanım efendiyle karşılaştım birde yazarı okuduğum için küçümsedi beni herşey göreceli.Hiç bir okuyucu suratını asmadan,endişeye düşmeden ,kafası karışmadan,geçmişine gitmeden,sendelemeden okumayamaz çünkü üstat hem deli,hem dahi ve hemde bir dil ustasıdır bütün eserleri esrarlı ve gizemlidir..Onu okurken insan labirente gizden gize girer çıkarsına dişi olanlara yazmışdır…Edebiyat dili ap ayrı bir dildir Absürdün,isyanların,baş kaldıranın dilidir.Bir şizofrenin şiiriyle bitirelim yazıyı..Şirin ismi Muhtar.
Dursun dursun demişler,durmuş
Dururken Muhtar olmuş
Okuyup yazması yok ama
Mührü kuvvetli
Oğlu oldu geçende o da
Yaşar dedi adına
Yaşadı dursun yaşasın
Oğlu da dursun dursunda dursun
Neme lazım isterlerse kazık çaksınlar…
Bu şiirde bu arkadaş ne anlatmak istemiş sizce ? Övgümü var yoksa yengimi var.. delilik işte.Adamlar arasında bir adam güpe gündüz elinde fenerle bir şey arıyormuş..“Bir deli soruyor ? Kim bu adam” Bu adamın büyük İskenderle de konuşması var..Ne dediysem haklısın demem.Herşey haklısın deme dedim.Bu defa çünkü sen dünyalar kadar haklısın dedi bu da benim şiirim.