İlk Covid-19 vakasınının 11 Mart’ta açıklandığı ülkemizde, vaka sayısı kısa zamanda 20 bini aştı.
Bu sürede önlem almaya başlayan iktidar ve bizler, sanki biraz geç kalmıştık. Çünkü, Çin Halk Cumhuriyeti Huan kentindeki ilk vaka Kasım 2019'da görülmüş.
O ülke bu bulguyu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile paylaştı mı, paylaşmadı mı ? İşte bunu tam ve net olarak bilmiyoruz.
Neyse, gelelim sonrası sürece...
Covid-19 tedavisinde ülkelerin yoğun bakım yatak kapasitesi büyük önem taşıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2018’de ülkede yetişkinler için 24 bin 71 yoğun bakım yatağı bulunuyor. Ancak vaka artış hızıyla birlikte yoğun bakımda tedavi gören hasta sayısının artması nedeniyle uzmanlar yoğun bakım servislerinin yetersiz kalabileceği görüşündeydi, ki öyle de oldu.
Bu arada, Covid-19 ile mücadele sürerken toplanan verilere ilişkin bir şeffaflık da sağlanabilmiş değil.
Yoğun bakımda yatan Covid-19 hastası sayısı gerçekte kaç ?
Bu hastaların yaşları kaç ?
Bir de personel ve solunum cihazı yetersizliği var ki, sormayın gitsin...
Uzmanlar, koronavirüsün, tedaviden sonra 45 gün insan dışkısında yaşayabildiğini anımsatarak, özellikle korunamayanların (sağlık personeli de olsa) tedaviden sonra en az 45 gün çalışmaması gerektiğine işaret ediyor.
Bu uyarıyı dikkate alan oldu mu ?
Ve de bu teze dayalı bir uygulama acaba hiç yapıldı mı ?
Özetle, bu süreçte halkın olduğu kadar sağlık personelinin de korunması çok önemli.
Öte yandan, Türk Yoğun Bakım Derneği verileri, yoğun bakım servislerinin salgın öncesinde de dolu olduğuna işaret ediyorken bu konuda neden daha üst düzey önlemler alınmaz ki ?
Ayrıca, yoğun bakımlar sadece Covid-19 hastalığı için ayrılamaz ki.
Eğer sadece Covid-19 hastalarına ayrılacaksa diğer hastalar ne olacak ?
Bu sorular insanın aklına takılıp kalıyor.
Hal böyle olunca, "Ülkemizde, Covid-19 belasına karşı gerçekten ve gerektiği gibi mücadele veriliyor mu ?" sorusuna yanıt bulmak gerek.