SAKIN OKUMAYIN Bu yazı okunmaz

Tuncer Altunbulak

Bu günde akşam oldu, kayda değer hiçbir şey yaşamadım. İnsanın yaşadıklarının her günü olmasa bile çoğu günleri kayda değer olması lazım ki yaşadım diyebilsin. Yoksa ki öteki türlü boşuna yaşamış olur

Ne müzik dinleyebildim, ne bir satır yazabildim. Resim de yapmadım, hiç konuşmadım desem yalan olmaz.

Moralim bozuk, sıkıntılı ve çok mutsuzum. Mutsuzluk gülümseyerek gelir önce mutsuzluk olduğunu anlayamaz insan önceden haber vermez her zamanki gibi kafam çok karışık. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor, ağlamak istiyorum ağlayamıyorum da. Her zaman böyleyim, eski kumaştan yeni elbise çıkmaz derler.

Bu dertlerim bunalımlarım yüzünden bazen hayatım duruyor, bedelini çok ağır ödüyorum. Hayatımızın durduğunu çoğu zaman fark edebiliriz işte o anlar çıkmaza girdiğimiz anlardır. Allahım al canımı dediğimiz anlar o anlar. İnsan yaşadıkça bezginleşiyor. İçimde öyle çok kişiliğim var ki…Bazen şu an hangisiyim diye endişeye düşüyorum. Her saat ruhumdan yağmurla karla rüzgarla ve koyun sürüsüyle geçen bir çoban kişiliğim var ki düşman başına. Her geçen dakika içimde büyük acılar bırakarak geçiyor böyle zamanlarda birilerini dövmek, bağırmak, evimi yakmak istiyorum.

Şu yazı yazmak da olmasa kesin kafayı yerim, deliririm. Benim için yemek içmek ve nefes almak kadar önemli. Bir iki gün önce bir adamla tanıştık, konuştuk, adam kalkacağı zaman konuşmaların güzel ama sen zır delisin dedi. Adamı ilk defa görmüştüm, böyle adamlara hayran oluyorum. Bu sıradan şeylerin yaşandığı ülkede ne iyi ki böyle insanlar var. İnsanı düşündüren şaşırtan insanlar. Hayat bazen insana öyle oyunlar oynar ki doğduğuna pişman olur. Tam güzel günler yaşarken mutluyken istediğin her şeye sahipken birden insanın düzeni altüst olur hüngür hüngür ağlamaya başlar, kimisi intihar eder.

Ne demiştim, ha yazmak yazmak insanı can sıkıntısından kurtarır. Tüm egolarını yok eder, pisliklerini temizler, zekasını yaratıcılığını ortaya çıkarır, bugün akşama yakın yanıma bir arkadaşım geldi elinde bir gazete parçası karikatürist Agim Sulaj’ın Sınırlar arasındaki çatışmanın vahim sonuçlarını anlatan bir çalışmasının resmi vardı. Bu çalışma ruhuma çok iyi geldi bayağı rahatlattı beni gazete parçasının başka bir yerinde de şöyle bir yazı vardı. Köleler demokrasiyi öğrenirse ne olur demiş adamın biri. Tabi çok şey olur, yer yüzü insanlık sömürüden baskıdan zulümden ve tüm eşitsizliklerden krallardan sultanlardan şahlardan kurtulur. Cennet olur, daha ne olsun. Yanıma gelen bu arkadaş çok sivri zeka bir adamdır son sözlerini getirdi aşka bağladı. Benim böylesi zaaflarımı bilir. Handri’nin bir hikayesini anlattı. sevdiği erkeğe armağan vermek için saçlarını kesip satan yoksul bir kadının yüce gönüllülüğünün hikayesini anlattı. Saç bir kadın için en kıymetli varlığı dişiliğinin sembolüdür. Bu dünyada böyle kadınlar var mı bilemiyorum. Keşke bütün kadınlar bu kadın gibi olsalar. Aşk böyle bir şey işte. Aşktan gerisi vesairedir demiş. Fuzuli. Aşk aşk hayatın özü kimini yok eder kimini diriltir adam eder. Kimini mutlu eder kimini mutsuz eder delirtir. Aşktan herkes anlamaz özellikle de çok bilenler hiç anlamazlar. Aşkı erkekler değil kadınlar bilirler. Aşkla delirmenin istemenin tutkunun en kralını bilirler. Erkekler kadınlardan öğrenirler aşkı. Ne Leyla’ydı ne de Leyla’ya kavuşmaktı aşk. Çöle düşmekti, acı çekmekti. Çöle düştü yandı Mecnun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.