Şair Vedat Türkali

Halil Yeni

40 kuşağı toplumcu yazarlarının acılar çektiği, cezaevinde yattığı, sürgün hayatı yaşadığı yıllarda, o sanat hayatına ilk adımını şiirleriyle attı. 1944-1950 yılları arasın da yazdığı şiirleri Devrimci sanat ve siyaset çevrelerince elden ele gizlice dolaştırılıyor, özellikle ‘’İstanbul’’ şiiri büyük bir yankı uyandırıyordu. Şair Arif Damar, Beşiktaş’ta gerçekleşen İşçi Sendikaları toplantısında ‘’İstanbul’’ şiirini okuyor, dinleyenler derinden etkileniyordu.  

 

İstanbul’un haramilerin elinde olduğunu söylüyordu Türkali 1944 yılında… Hürriyetin olmadığını, ekmeğin olmadığını, İstanbul’un kollarının ardına kadar bağlı olduğunu söylüyordu. Dizginlerin bir avuç vurguncu, toprak ağası ve onların kemik yalayan dostlarında olduğunu, polisin kırbacının, celladın ipinin, spikerin çenesinin ve baskı makinesinin haramilerin elinde olduğunu söylüyordu. Fakat umudu hep vardı yarınlara dair. Bir gün olsun şiirine karamsarlık damlatmamıştı. Acıların boşuna çekilmediğini, haramilerin saltanatının yıkılacağını, o günlerin mutlaka geleceğini de söylüyordu.

Şiir öyle güçlü imgelerle, özlemlerle, umutlarla bezenmişti ki, muhteşem bir İstanbul fotoğrafı sunar okuyucusuna. Çünkü şair, mavi patiskaları yırtan gemilerine, binbir direkli Haliç’ine, Adalarında baharına, Süleymaniye’de güneşine âşıktır, ‘’kavgamızın şehri’’ dediği istanbul’un.

Şiir 1950 yılında Pertev Naili Boratav tarafından Fransızcaya çevrildi. Yıllar sonra yazarın "Bir Gün Tek Başına" adlı romanında yer aldı. 1996’da Pariste ANKA dergisinde yayımlandı. Ve Onur Akın tarafından şiirin ruhuna yakışır bir şekilde bestelenerek Grup Baran’ın ‘Yediveren’ albümünde seslendirildi. Büyük bir ilgi yarattı şarkı, güçlü bir beğeni sağladı. Sonrasında Edip Akbayram’dan Ferhat Tunç’a kadar birçok sanatçı tarafından söylendi, dilden dile, gönülden gönüle dolandı ve yayıldı.  

 

Yıllar sonra ‘’İstanbul’’ şiirinin de bulunduğu şiirlerini ‘’Eski Şiirler Yeni Türküler’’ adıyla ilk kez 1979 yılında yayımladığında şunları söylüyordu. "Bu şiirler, uzun yıllar almış bir uğraşın, nasılsa elde kalmış, bazıları parça parça örnekleridir. Yakın dostlarımın sürekli üstelemesine dayanamadığımız için kitap biçimine de soktuk. Ülkemizin ağır baskılı bir döneminde, çoğunluğuyla çeşitli cezaevlerinde yazılmış bu şiirler, yalnız yazarının değil, karanlık bir dönemde devrimci savaş sürdürmüş tüm kişilerin duyarlıklarının tanıkları diye alınır da yetersizlikleri bağışlanırsa sevineceğim."

Türkali, sanat hayatına toplumsal olayları şiirleştirmekle başlamıştır. Sosyalist düşünce ve eylemleri nedeniyle yedi yıl tutuklu kalsa da şiirlerini Harbiye, Orhaniye, Adana ve Sultanahmet cezaevlerinde yazmaya devam etmiştir. O,  şiirlerinde yarınlara dair umudunu kaybetmemiş yaralı bir savaşçıdır. Ülkenin üstünde dolanan karabulutlara karşı meydan okumuş bu toprakların bitmeyen çilesini destansı bir dille mısralarına taşımıştır. Vedat Türkali şiirleri tarihsel bir sürecin acıyla yaşanmış olsa da umutla bezenmiş belgeleridir. Ve mutlaka okunması gerekmektedir.

Vedat Türkali, 29 Ağustos 2016 Pazartesi günü Yalova'da tedavi gördüğü hastanede hayata veda etti. 97 yaşında aramızdan ayrılan Vedat Türkali nefesinin yettiği güne kadar, eşitlikten, özgürlükten, kardeşlikten ve sosyalizmden yana olup, kalemini bu değerler için kullanmış, hayatında yaşadığı hiçbir zorluk karşısında susmamış, yılmamıştır. Bu özelliğiyle Türkali halktan yana bir edebiyatçı, pes etmez bir aydın olarak hatırlanacaktır.  Ve bizlere, en karanlık günlerde ‘’Bir gün tek başına’’ kalsak bile ‘’Güven’’ verecek ve şiirleriyle ışık tutmaya devam edecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.