‘’Bir öğrencinin en büyük şansı okul sıralarında iyi bir öğretmene rastlamaktır’’ sözü Behçet Necatigil içinde geçerlidir. Çünkü ortaokul sıralarında rastladığı iyi bir edebiyat öğretmeni onun şiire ve edebiyata sıkı sıkıya sarılmasında büyük etmendir.
1916'da İstanbul da doğdu. Babası Mehmet Necati Gönül uzun yıllar İstanbul da müftülük yapmıştı. Annesini çok genç yaşta kaybetti. İlkokulu Kastamonu da okudu. Yıllar önce yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle başlamış olan hastalığı "adenit tüberküloz" yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Aile yeniden İstanbul'a taşındı. İstanbul'da ameliyatlar ve elektrik tedavileriyle geçen uzunca bir süreden sonra öğrenimine İstanbul da devam etti ve 1936'da okulun edebiyat bölümünden birincilikle mezun oldu.
Edebiyata ilgisi, Kastamonu'da, ortaokul yıllarında başladı. İyi bir rastlantı sonucu edebiyat öğretmeni olan şair Zeki Ömer Defne, onu hep destekledi ve yazması için teşvik etti. Zeki Ömer Defnenin ilk şiiri 1923’te Halk Yolu dergisinde yayınlandı. Halk edebiyatı geleneklerine bağlı ve hece ölçüsünde çağdaş şiirler yazdı. 1970’lerde şiirleri daha çok Varlık dergisinde görüldü. Anadolu’yu şiirlerinin ana teması olarak aldı. Yurt güzellemeleriyle tanındı.
Necatigil’in ilk sanatsal çalışmaları amatör ama azimli bir emeğin sonucu ortaya çıktı. Ortaokul yıllarında bir dergi çıkarmaya başladı. Kendi yazdıklarını el yazısıyla çoğaltıyor ve arkadaşlarına yada akrabalarına dağıtıyordu. Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık Çocuk Dünyası sayfasına Küçük Muharrir imzasıyla şiirler, fıkralar, hikâyecikler yazmaya başladı.
Cahit Külebi’nin arkadaşı, Ali Nihat Tarlan ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisiydi. Yükseköğrenimini 1940 yılında tamamlayarak okuldan birincilikle mezun oldu. Aynı yıl Kars Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. İklim koşullarına uyum sağlamakta güçlük çekip hastalanması üzerine 1941 yılında Zonguldak Çelikel Lisesi'nde göreve başladı. Benim hayatına dair en sevdiğim kısımsa burada yaşandı. Çünkü Zonguldak’ta Muzzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur’la ortak çalışmalar yaptı.
Muzzaffer Tayyip Uslu; ‘’Diyecekler ki arkamdan / Ben öldükten sonra / O, yalnız şiir yazardı / Ve yağmurlu gecelerde / Elleri cebinde gezerdi / Yazık diyecek / Hatıra defterimi okuyan / Ne talihsiz adammış / İmanı gevremiş parasızlıktan’’ şiirinin sahibi. Zonguldak'ta lise öğrenimi sırasında Behçet Necatigil'in öğrencisi oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ndeki yüksek öğrenimini yoksulluğu ve hastalığı nedeniyle sürdüremedi. Zonguldak'ta çalışmak zorunda kaldı. Kanserden öldü.
Rüştü Onur; şu müthiş şiirin sahibi. ‘’Ben ölsem be anacığım / Nem var ki sana kalacak. / Ceketimi kasap alacak, / Pardösümü bakkal / Borcuma mahsuben... / Ya aşklarım / Ya şiirlerim nolacak / Ya sen ele güne karşı / Nasıl bakacaksın insan yüzüne. / Hulasa anacığım / Ne ambarda darım / Ne evde karım var. / Çıplak doğurdun beni / Çıplak gideceğim...’’ O da Zonguldak M. Çelikel Lisesi’nde öğretmenlik yapan Behçet Necatigil’in öğrencisi ve arkadaşıydı. 22 yaşında veremden hayatını kaybetti.
Geçtiğimiz hafta ölüm yıl dönümüydü. ‘’Kapalı kaynar tencerem bilinmez / Et mi pişer, dert mi pişer. / Çağırmadılar ki beraber gidelim / Gittiler birer ikişer.’’ Şiirinin sahibi Behçet Necatigil 1979 yılında hayata veda etti. Geriye şiir kitapları, sözlükler, radyo oyunları ve yazılar bıraktı. Bu üç şairin hayatı ise Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Kelebeğin rüyası filminde hayat buldu. Anıları önünde saygıyla…