Nedir bu sağlık kurumlarından vatandaşın çektiği?
Gün geçmiyor ki bir şikayet olmasın!
Özel, tüzel, devlet kurumlarının her birinden , hemen hemen
aynı konularda eleştiriler geliyor.
Hasta olup, hastaneye giden hasta bin pişman.
En büyük hastalık kaynağı stres ile yüklenip, daha çok hasta olup
geliniyor.
Sağlık ocaklarından başlayalım.
Mutlukent sakinleri, hiçbir şeyden çekmemiştir, sağlık ocaklarından çektikleri kadar...
Geçenlerde bir arkadaşım, mental engelli oğlunu mutlukent sağlık ocağına götürdü.
Nasıl oldu diye bir sorayım dedim.
Bir dokundum, bin ah işittim.
Önce öğle yemeği tatilinin 11.30 ile 13.30 arasında olup olmadığını sordu.
Bildiğim kadarıyla ya 12.00- 13.00 arasındadır, ya da 12.30-13.30 arasındadır.
Saat 11.30'da gittiklerini, ancak yetkili doktor öğle yemeğine çıktığı için, yerinde
bulamadıklarını belirtti.
Kaçta geleceklerini sorduklarında ise, 13.30'da geleceğini söylemişler.
Sağlık ocağı doktorlarının çalışma saatleri mi değişti acaba?
Sabah saat 9.30'da teşrif ediyorlar.
11.30'da öğle yemeği molası veriyorlar.
13.30'da görevlerinin başına gelip, 16.00'da paydos ediyorlar.
Bir hayli yorucu bir tempoda çalışıyorlar anlayacağınız...
Ali Baba çiftliği mi? Sağlık kurumu mu?
Ayrıca vatandaş, kendilerine yapılan muameleden de yaka silkiyor.
Asık yüzlerinden, ilgisiz davranışlarından ve lütfen muayene etmelerinden
bıktıkları için, gitmek istemediklerini, altını çizerek belirttiler.
Üstüne üstlük, var olan nöbetçi doktor, engelli olan çocuğu dokunmamaya imtina ederek,
neredeyse uzaktan, üstün körü muayene etmiş.
Bu duruma bir yorum yapamıyorum.
Zira tanımlar yetersiz kalır...
Varın siz değerlendirin...
Keza özel hastanelerden de benzer şikayetler alıyorum.
Gebze Merkez Hastanesi ve Yüzyıl Hastanesi'ndeki personelden tutunda,
hemşire ve doktorlarıyla ilgili bu serzenişler...
Hastane değil de, işletme sahibi tüccar yaklaşımları...
Dolayısıyla hastalar, müşteri ...
Çocuklarla iletişimde , çocuk olduğunu unutup, sert üsluplarla
uyarıda bulundukları söylendi.
Saatlerce muayene sırası beklemek ise bunların cabası...
Yukarıda da belirttiğim gibi, Ali Baba Çiftliği misali, isteyen
istediği gibi at oynatıyor.
Bu arada, yüzde iki yüz olarak alınan kâr oranını unutuyordum.
Sağlıkta devrim mi vardı?
Öyle söyleniyordu bir ara sanki...
Olsa olsa, evrimdir ancak.
Mutasyona uğramış mutantların evrimi...
İlgililerin, yetkililerin nazar-ı dikkatlerine...
*****************
Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, saat 19.30'da, Osman Hamdi Sahnesi,
bir duayen ağırladı.
Tiyatronun usta sanatçılarından Genco Erkal, 'Bir Delinin Hatıra Defteri' adlı
tek kişilik oyunundaki performansıyla, nefes kesti diyebilirim.
Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün eserinden uyarlanan oyun, zor bir oyundur.
Baş kahraman Aksenti İvanoviç Popriçin'in , sınıflar arası baskıcı sisteme boyun
eğmeyişinin, ruhunda yarattığı gel-gitlere yakından şahit olduk.
Üstüne, müdürünün kızına olan karşılıksız aşkı da eklenince, deliliğe doğru gidişine
yol arkadaşlığı ettik.
Popriçin, Genco Erkal ile ete kemiğe bürünüp, hikayesini paylaştı bizlerle.
Seksen dakika nasıl geçti, hatırlamıyorum.
Muhteşem bir performanstı.
Dakikalarca ayakta alkışlanan üstada saygılarımız sonsuz...
Bu enfes tiyatro ziyafetini bizlere yaşatan, Bilkar- Bilim Sanat Kooperatifi'ne ise
teşekkürlerimi sunarım.