RÜYA EDEBİYATI

Tuncer Altunbulak

Kapatın gözlerinizi, içinize dönün, zaman gündüzse hayal kurun, geceyse rüya görmeye çalışın. Serbest bırakın kendinizi, beyninizi. Kendinizi duygularınızın emrine bırakın. Sakın ayıba, yasağa, şuna buna kitlenmeyin. İstediğinizi yapabildiyseniz şimdi açın gözlerinizi. Gördüklerinizi, yaşadıklarınızı sansürlemeden defterinizin bir köşesine yazın. İşte solgun olsa bile sizin kişiliğinizi belirleyen özgünlükler gördüğünüz, hayalini kurduğunuz ve o deftere yazdıklarınızdır. Ben bu yöntemi Freud ve Dostoyevski’nin eserlerinden öğrendim. Defterinize not aldıklarınız bilinç altında depoladığımız şeylerin bilinç üstüne çıkardığımız, geçmişte yaşadığımız hayat hikayelerimizdir.

 

Doğuştan olan ya da yaşamın bir noktasından sonra olan birileriyle normal birilerinin gördükleri, yaşadıkları, hayal kırıklıkları veya gördüğü rüyalar aynı değildir. Cinsellik sorunları olan birinin, olmayan biriyle aynı olmadığı gibi insanların hayalleri ve rüyaları yaşadıkları şeylerin yansımasıdır. Hani insan yaşadığı gibi ölür derler ya insanlar yaşadıklarının, gördüklerinin hayallerini kurar, rüyalarını görürler. Rüyalarla gerçeklik iç içedir. Kapıları birbirlerine açılan odalar gibidirler.

İnsanların duygusal davranışları ve rüyalarında gördükleri sıra dışı, aykırı davranışlarıdır. Bu tür davranışlarımızı hayallerimizle besleriz. Delilik dediğimiz şeyler duygu ve hayallerimizle beslediğimiz davranışlarımızdır. Nevrozlar, psikozlar, panik ataklar ve paranoyalar zenginliklerimizdir. Gizli sırlarımızı aşikar ettim..

Bu ortamda dünyanın en zengin kişileri Tolstoy, Dostoyevski, Hölderlin, Nietzsche, Neyzen Tevfik’tir. Benim Dostoyevski’yle dostluğum onun zengin deliliğine dayanır. Daha ilk romanını okurken beni tımarhaneye götürdü. Doktorlar içimi açsalar Dostoyevski çıkar. İki gün önce gördüğüm bir rüyadan yola çıkarak anlatıyorum bunları.

Rüyamda ölmüşüm, evde şivan var. Evimin önünde insanlar beni birbirlerine anlatıyorlar. Eşim hem ağlayıp hem de şimdi ben onsuz nasıl yaşarım deyip saçlarını yoluyor, kızlarım çok metanetli gelip gidenlerle ilgileniyorlar. Ölmüşüm ama konuşuyorum. Dostoyevski’yi ve Bakırköy hastanesinde yaşadıklarımı ölü odasında beni bekleyenlere anlatıyorum. Bütün bunları rüyamda gördüm. Rüyalar tersine yorumlanırmış. Şimdi deli bu adam diyorsunuz, deyin! Allah insanı delilikten geri koymasın, sevdiği insanı delirtirmiş Allah.. Deliler deyince benim için akan sular durur, delilere laf söyletmem. Hele kendileri aptal olup, delilere laf söyleyenleri hiç konuşturtmam. Dünyanın sıkıcı olması ‘’Ben akıllıyım’’ diyenlerin yüzündendir. Akıllı insanlar topluma uyarlar, deliler ise toplumu kendilerine uydurmaya çalışırlar. Edebiyat her zaman rüyalarla, hayallerle ve deliliklerle ilgilenmiştir. Edebiyatçılar ‘’Edebiyat mı hayatı taklit ediyor yoksa hayat mı edebiyatı taklit ediyor’’ diye düşünüyorlar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.