RUHUNUZU KAYBETMEYİN…

Dilek ALP

“Atatürk bu yüzyılın en büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün inandığı Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar, dünyada bir kitlenin kendisine olan güvenini başarı ile gösteren başka bir örnek daha yoktur.”

John F.KENNEDY - A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963

*

Topraklarımızın zamanda yolculuğunu, işgalcilerini, kiracılarını, ev sahiplerini ve değerli ATAMI, sadece anlatılanlardan, taraflı kitaplardan değil, dinleyerek, izleyerek, yaşayarak, tartarak ve araştırarak bizzat kendim öğrendim. Birilerinin bana anlattıkları yetmedi. Oğluma bu bilgiler ışığında rehberlik ettim. Öğrencilerimi bu bilgilerle donattım.

Doğduğum andan itibaren bana anlatılan, öğretilenlerin üzerine kendi sade gerçeklerimi oluşturduğumda; köklerimizin binlerce yıl öteye gittiği, dev bir imparatorluğa uzun bir ev sahipliği yapmış olmamız ve sonrasında bu topraklarda yepyeni, heyecanlı filiz vermiş umutla büyüyen genç bir cumhuriyetin aydınlık çocukları olarak yetişmemiz, her şeyden öte çalışarak, dürüstçe, azimle, eğitimle hiç bir engelin önümüzde duramayacağını bilmemiz idi.

“Nasıl birlik oluruz?” sorusunun cevabını iyi anlamıştık bizler. Problemler hep vardı ama aşılabilirdi tabii, yeter ki değerlerimizi bilelim şuurumuzu kaybetmeyelim ruhundaydık. Biz bu insancıl duygularla beslendik ve büyüdük. Kindar değiliz lakin dinimizi de biliyoruz. Ve bu ülkenin bir daha ikinci bir Mustafa Kemal ATATÜRK göremeyeceğini de...

Sözün özü; kişinin hayat görüşü doğrultusunda yaşaması gerektiği inancım daha da kuvvetlenerek, daha çok okuyorum, daha çok yazıyorum, daha çok konuşuyor ve sanatla ilgileniyorum. Hayal kuruyorum, geleceğe dair plan yapıyorum. Cahil kişileri hayatıma uzak tutuyorum. Moralim bozulursa gözlerimi kapatıp uzun uzun masmavi denizi düşünüyorum ve dehanın gözlerinde sevinçle kendime geliyorum...

Kazakların büyük şairi ve düşünürü Muhtar ŞAHANOV, yıllar önce “Atatürk, bütün Türk varlığının, bütün Türk halklarının bağrına basması gereken ve her millete nasip olmayan Tanrı vergisi bir ruhtur. Biz Türk halkları olarak onun izinden gidersek, onun bizi görmek istediği yere ulaşabiliriz. Tarihin her döneminde büyük şahsiyetler gelir ama onlara büyüklüğü veren kendi milletinin ruhudur. Kendi ruhunu temsil eden böyle ruhlara gereken saygı gösterilmezse, bu o millete saygısızlıktır. Saygıyı kendi halkı göstermez veya saygısızlığa izin verirse, bu kendine saygısızlık demektir ve milleti alçaltır. Türk halkına kendi öz oğluna gösterdiği saygı nispetinde saygı duyulur. Bu yüzden Atatürk ruhuna uymayan işleri onun namına yapanlar sadece Atatürk’ü değil Türk Milleti’ni küçültmüş olur. Oysa Türk halkını takdir etmek gerekir ki onun içinden böyle bir ruh çıkmıştır. Bu ruhu kaybetmeyin!” demişti.

Yaşınızı düşünün, şu ana kadar kendi hayatınıza, çevrenize kattıklarınızı, bir de vatanınız için yaptıklarınızı düşünün. Bunları yaparken ödediğiniz bedelleri hatırlayın…

57 yıl,
10 muharebe,
24 madalya,
7 nişan,
13 kitap,
1 devlet,


Trablusgarp Savaşı: 29 Eylül 1911
Balkan Savaşları: 1912- 1913
Çanakkale Savaşı: 18 Mart 1915
Arıburnu Muharebeleri: 25 Nisan 1915
Anafartalar: 25 Ağustos 1915
Doğu Cephesi: 3 Mart 1918
Suriye Filistin Cephesi: 31 Ekim 1918
Birinci İnönü Savaşı: 10 Ocak 1921
Sakarya Savaşı: 20 Ekim 1921
Başkomutanlık Meydan Muharebesi: 4 Mart 1922

İşte rakamlarla bir Başkomutanın hayatının özeti…

Anlaşılamamasına karşın bir de UNESCO’nun Atatürk tanımını hatırlatmak istiyorum.


“Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.”

Tüm bunları bilip,

bu ülkede doğacaksın,

bu ülkenin zenginlikleri ile büyüyeceksin,
bu ülkenin okullarına gidip sıraları işgal edeceksin,
bu ülkenin toprağından, suyundan kana kana tadacaksın,
bu ülkenin kültürü ile yoğurulacaksın,
bu ülkenin adını kimliğinde taşıyacaksın,
bu ülkenin ürettiklerini tüketeceksin,
bu ülkenin teknolojisi ile hayallerini büyüteceksin,
bu ülkenin doğasını sınırsız yaşayacaksın,
bu ülkenin çağdaşlığına alışacaksın,
bu ülkenin bağımsızlığında nefes alacaksın,
bu ülkede okuduklarını anlayabileceksin,
bu ülkede neye dua ettiğini bileceksin,
bu ülkede insan olduğunu hissedeceksin,
bu ülkede fikirlerine değer verilip adam yerine konacaksın,

Sonra gelip bu olanakları sana "YOKTAN VAR EDİP” sunan aziz Atatürk'e karşı saygısızca, nedenini bile tam olarak bilmediğin bir nefretle tüm yaşamını sürdüreceksin, yetmeyecek etrafını yanlış bilgilerle zehirleyecek, köklerini bu yalanlarla besleyeceksin... Onun için her türlü bedel ödememe rağmen bıkmadan usanmadan 
hatırlatmak adına;

Şunu asla unutmayınız; Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca, başka hiç bir hizmet yapmamış, sadece Amasya Genelgesi’ni imzalasaydı, sadece Erzurum Kongresi’ni toplasaydı, sadece Sivas Kongresi’nde "MANDA" fikrine karşı çıkıp daima bağımsız yaşamış bir milletin esareti kabul edemeyeceğini haykırsa idi; sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurmuş olsaydı; bu hizmetlerden bir teki bile onun adını TÜRK TARİHİNİN en şerefli sayfalarına geçirmeye yeterdi.

Ahlâk, gurur, millet kimliği, kaderde, tasada, kıvançta birlik duygusunu oluşturan en kuvvetli güç ruhtur. Milleti ve devleti güçlü yapan, işte o ruhtur!  Bize o ruhu kazandıran ise Mustafa Kemal Atatürk’tür.