Bakırköy ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde bir adam var düşünüyor ona düşünen adam deniyor bu hastaneye yolu düşen hemen hemen herkes bu heykeli görür onu görmemek için ya gözününüzü kapatacaksınız ya da önünden sürünerek geçeceksiniz sıradışı bir yapıttır onu görünce insan heyecanlanıyor onu görüp hiç merak etmeyenlerde var öylesine sıradan taşa bakıp geçenler gibi geçerler bu adam niye düşünür ne derdi vardır neden bu hastanenin önündedir hiç merak etmezler aslında bu insanlar hiçbir şeyi de merak etmezler bunlar düşünmezler toplumu %100 kabul edersek ne yazık ki toplumumuzun %70 ‘i bu insanlardan oluşuyor %15’i toplumun en üst kesimi kapitalistlerdir %15’i de entelektüeller sık sık cezaevine girenler tımarhanelere düşenler sokaklarda yatıp kalkanlar fahişelik edenler vs gibi marjinal kesimlerdir Türkiye’deki yapılmış filmler tiyatrolar yazılmış kitaplar şiirler açıkçası sanat edebiyat her şey bu kesimin üzerine yapılır halkın en hareketli en duyarlı kesimidir bu kesim bu kesimden birisinin o hastaneye gidip o heykeli görmemesinin imkanı yoktur sevgili dostlar toplumlarda insan vücudu gibidir bu yüzden bir tür sanat eseri kabul edilir bu heykel dünyaca ünlü heykeltraş rodin isimli bir sanatçı tarafından yapılmıştır doğal olarak heykelin ne düşündüğünü bu adam biliyordur ben bu heykele kendi ruhumdan kattım demiştir hastanede tedavi gördüğüm dönemde bir arkadaşımla heykelin önünden geçerken ona sence bu adam ne düşünüyor demiştim yüzüne baktı baktı bu adam resmen aşık kara sevdaya tutulmuş demişti elbette doğal olarak bakanın bakış açısına ruhsal yapısına ve dünyaya insanlığa bakış açısına bağlı bir şey heykelin bu hastanenin bahçesinde durmasının mantığı burada tedavi gören insanların ruhlarını düşünce sistematiklerini simgeliyor zaman zaman Mustafa paşa camisine kitap okumaya giderim orası sakin ve sessiz oluyor insan kendini dinliyor orada birkaç gün önce gittiğimde biraz uzağımda duran iki kişiden biri diğerine beni göstererek bu adam için akıl hastası diyorlar öbürü de yok canım sende bunun neresi hasta hiç öyle birine benzemiyor akıl hastasına nasıl bakıyorlarsa aslında beni merak etmeleri gerçekten çok hoşuma gitti nasıl düşünürse düşünsün neyi düşünürse düşünsün insan düşünür ve merak eder düşünmeyen hiçbir şeye duyarlılık göstermeyen insanlardan ne bekleyebiliriz ki hayatım boyunca en çok düşündüğüm şeylerden biri İsa peygamberi golgota tepesine götürüp orada çarmıha gerenlerin onun yüzüne hiç bakıp bakmadıklarıdır İsa peygamber uzun boylu saçlı sakallı yakışıklı karizmatik bir insan onun ellerine o çivileri çakanlar onun yüzüne hiç bakmadılar mı kendilerinden utanmadılar mı biz bu kadar güzel iyi bir insana neden bu işkenceyi yapıyoruz demediler mi İsa peygamberin kendileri için mücadele verdiğini hiç düşünmediler mi İsa peygamberi tüm dünya tanıyordu bir onlar mı tanıyıp bilmiyorlardı bir de işkencecilere ihbar eden Paulus diye birisi var yeryüzünde en çok nefret ettiğim insanlardan birisi de İsa peygamberi ihbar eden bu şeytan bu Mervan ve insanlık düşmanı bu adamdır ünlü şair Hayyam bir rüvaisinde “beri gel gafil herkesin dedikodusunu yapma” ve yapanlara da kulak asma “cihanının malı mülkü bir insana değmez “
“Şu yeşil çimenler üstünde güzellikle sohbet et oyna ve yaşamın zevkini çıkar “ Yarın o yeşilliklerin altında sen de yatacaksın “Şu sözlerin tanıdığı manaya bakın Hayyam dünyanın en büyük şairidir bence yeryüzünde acıdığım insanlardan birileri de Hayyam’ı okumayanlardır bu insanlar toprak altında yatan ölüler gibidirler ben böyle düşünüyorum sevgili dostlar e bir de yani Dostoyevski var o deli bir adamdı ne iyi ki delirmişti çünkü o deliliği yüzünden okuduğumuz muhteşem romanları yazdı delirmeseydi bu romanlar yazılmayacaktı ve tüm insanlık bu romanlardan mahrum olacaktı parça parça parçalandı bu adam bir parçası da geldi bana düştü o yazarken rahatlıyordu bende onu okurken ve yazarken rahatlıyorum bütün dertlerimin şifası Dostoyevskidir Tolstoy onu ne kadar beğenmese de ölmeden bir süre önce onun dünyanın en büyük yazarı olduğunu ve kendine de en büyük eşin kaynağı olduğunu söylemişti biz bunu Tolstoy’un eşi sonya Tolstoy’dan öğreniyoruz insanları kimliklerine kişiliklerine göre ve fikirlerine bakmadan severim ben bunu da her yerde söylediğim için bana deli diyorlar ben insanın ağzından çıkana değil yaptığı işe insanlığa bakış açısına göre değerlendiririm bunları söylediğim için deli diyorlar varsın desinler