CHP’nin ‘’restorasyon programı’ olarak tanımladığım seçim bildirgesini başlıklar halinde değerlendirmeyi sürdürüyorum.
Bildirgede, ‘’Güvenlik Hakkı’’na önem verilmiş. Ardına ‘’özel hayatın gizliliği’’ ilkesine ilişkin düşünceler yerleştirilmiş. Sonra da, ‘’istihbarat birimlerinin hukuki sorumluluğu’’ ile ‘’hukuk devleti ve yargı reformu’’na ilişkin tespitler yer alıyor.
Güvenlik hakkını ’’Yurttaşları koruyan yasal düzenlemeler yapacağız’’ alt başlığıyla ele alan CHP bildirgesi, ‘’Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu'nu demokratikleştirmeyi, kolluk güçlerinin keyfi uygulamalarına, orantısız şiddete ve biber gazı kullanımına son verecek yasal düzenlenmeleri yapmayı, kolluk kuvvetlerinin, yurttaşların temel insan haklarını hiçe sayacak şekilde silah kullanmasını engellemeyi, kamu görevlisine direnme ve hakaret suçunun, yurttaşların haklarını ihlal edecek şekilde kötüye kullanılmasına izin vermemeyi, cezasızlığı devletin resmi politikası olmaktan çıkarmayı, kamu görevlilerinin yargı denetiminden kaçırılmasına izin vermemeyi, görevlerini kötüye kullanan kolluk kuvvetlerinin, vali iznine bağlı olmaksızın yargılanmasının sağlanacağını, orantısız güç kullanma izni veren üst düzey görevlilere karşı dava yolunu açacaklarını, AİHM’in hükmettiği tazminatları kötü muameleyi yapan kamu görevlilerine ödettireceklerini, nefret suçlarının tanımını genişletip zaman aşımına uğraması ve para cezasına çevrilmesini engelleyeceklerini taahhüt haline getirmiş.
Bildirgede, özel hayatın gizliliğini sağlamak için, ’’yurttaşların hayatlarını değil, devleti şeffaflaştırmayı, polis ve istihbarat birimlerinin kamusal ve özel hayata haksız müdahalelerine son vermeyi, kişisel verilere hâkim kararı olmaksızın erişilmesini engellemeyi, kamu görevlilerinin nefret suçu kapsamındaki uygulamalarına yasal yaptırım getirmeyi, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nu demokratik ilkeler çerçevesinde, unutulma hakkını da kapsayacak şekilde en kısa zamanda kabul etmeyi, TİB’i özel hayatın korunması ilkesine göre yeniden yapılandırıp saydamlaştırmayı’’ ön koşul olarak kabul ediyorlar.
İstihbarat birimlerinin hukuki sorumluluğuna gelince…
Bu konu, toplumun önemli bir bölümünü rahatsız edici düzeye gelmiş olduğu için ayrıntılara da yer veriyor. İşte o ayrıntıların bir bölümü:
’’MİT Yasası’nın kamu görevlilerine mutlak dokunulmazlık kazandırmasına son vereceğiz. MİT müsteşarının yargılanması için gerekli olan idari izni Başbakan verecek. Devlet sırrı kavramının kapsamını daraltacak ve kötüye kullanılmasının önüne geçeceğiz. Yurttaşları özel ve kamusal yaşamlarında keyfi, hukuk dışı ve despotik uygulamalarla karşı karşıya bırakan tüm mekanizmaları ortadan kaldıracağız. Eleştirel ve muhalif görüşleri susturmaya çalışan hukuksuz baskı ve yıldırma çabalarına izin vermeyeceğiz. Keyfi tutuklama ve gözaltılara son vereceğiz. Tutukluluk ve gözaltı süreleri ve süreçleriyle ilgili yasal kısıtlamaları en kısa zamanda AB standartlarıyla uyumlu hale getireceğiz.’’
Bunlar için, hukuk devleti normlarına sahip olmak gerekiyor. O başlık altındaki vaatlerden bazıları da şöyle:
‘’Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyelerini yüksek yargının önerdiği adaylar arasından ve TBMM’de nitelikli çoğunluk ve geniş bir uzlaşı ile seçilecek. Adli Kolluk kurulacak. DGM’ye dönüşmüş olan Sulh Ceza Hakimlikleri kaldırılacak. Adli Tıp Kurumu siyasi baskıdan uzak bir biçimde özerk, hızlı ve nitelikli çalışır duruma getirilecek. Keyfi suçlamaları önlemek için terör suçu yasalarda demokratik ilkeler çerçevesinde ve yoruma yer bırakmayacak şekilde tanımlanacak. Mahkumların hakları, soyut ve yoruma açık düzenlemelere dayanarak ihlal edilmeyecek. Gizli tanık uygulamasına son verilecek. Davalar keyfi gerekçelerle başka kentlere taşınamayacak. Gerekçesiz yargı kararlarıyla yurttaşların temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması engellenemeyecek. HSYK, Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak ikiye ayrılacak. Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı bu kurulların dışına çıkarılacak. Kurulların, hâkim ve savcıların özlük hakları ile ilgili kararları yargı denetimine açılacak. Kurulların seçiminde kadınların temsilini artırmak için cinsiyet kotası getirilecek. Yargıç ve savcıların mesleğe girişinde nesnel ölçütler getirilip, liyakati esas alınacak. Yargıç ve savcılar, idari olarak Adalet Bakanlığı'na bağlı olmaktan çıkarılıp, yargıçların bağımsızlığını ve tarafsızlığını güvence altına alacak atama ve nakil sistemi oluşturulacak.’’
Restorasyon programının devamındaki ekonomi bölümü de, sistemin bekası açısından önemli ve heyecan verici.
(Sürecek)