İşçi hareketlenmesinin odak noktalarından biri haline gelen Bursa’daki Renault fabrikasında geçen yılın mayıs ayından beri yaşananlara bakmak, söz konusu ayaklanma ya da sınıf tavrını anlamak açısından önemli.
Yaşananları, kabaca şöyle özetlemek mümkün…
-Türk Metal’in Bosch’ta imzaladığı toplusözleşmenin ardından, MESS ile imzalanan üç yıllık grup toplusözleşmesinin revize edilmesini isteyen metal işçileri, geçen mayıs ayında hem işçi iradesini yok sayan sarı sendikaya hem de patronlara karşı ayağa kalktı. Bursa’daki otomotiv fabrikalarında başlayan ve kısa sürede diğer illere yayılan büyük metal direnişinde başı Renault işçileri çekti.
-Bu direnişin ardından pek çok fabrikada işçi kıyımı yaşanırken, işçilerin birliği ve kararlılığı Renault’ta kıyım yaşanmasını engelledi. Fabrikada çalışan 5 bini aşkın işçinin büyük bölümü Türk Metal’den istifa etti. İşçilerin 4 bini DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldu. Ancak fabrikada bir avuç üyesi kalmasına rağmen Türk Metal, hâlâ yetkili sendika olarak varlığını sürdürüyor. Toplusözleşmenin süresi 2017’de sona eriyor.
-İşçiler, Türk Metal’i fabrikada istemiyor. Ek zam taleplerinin karşılanması ve kendi seçtikleri temsilcilerin tanınması isteğiyle işçiler son birkaç aydır mesaiye kalmama vb eylemler yapıyordu.
-Birleşik Metal-İş Sendikası ile Renault işvereni arasında da fiili olarak görüşmeler başlamıştı. Bu görüşmelerin ardından ‘Sosyal Diyalog Komitesi’ adı altında işçi temsilcilerinin seçilmesi konusunda mutabakat sağlandı. 29 Şubat’ta seçimlerin yapılacağı duyuruldu.
-Türk Metal, bu gelişmeler karşısında harekete geçti. Fabrikada üyelerine mobbing yapıldığını ve üretim araçlarına zarar verildiğini iddia ederek Çalışma Bakanlığı’na şikâyette bulundu.
-Bakanlık bunun üzerine fabrikaya müfettişlerini göndererek 10 Şubat’tan itibaren çok yönlü bir denetim başlattı. Günlerce işyerinden çıkmayan ve işvereni baskı altına alan müfettişler, temsilci seçimlerinin yapılmasının mevzuata aykırı olduğu yönünde görüş bildirdi.
-Türk-İş yönetimi 15 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etti. Bir gün sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Gümrük ve Ticaret Bakanı ve müsteşarlar Renault yöneticilerini çağırdı. Bakanlar, gün boyu süren toplantıda Renault yönetimini temsilci seçimlerinin yapılmaması gerektiği konusunda uyardı.
-Türk-İş Başkanlar Kurulu, 24 Şubat’ta Bursa’da toplandı. Aynı gün Valilik ve Emniyet Müdürlüğüne de ziyaretler yapıldı.
-Bu görüşme trafiğinin ardından saldırılar yoğunlaştı. Renault yönetimi verdiği karardan dönerek işçileri tehdit etmeye başladı. 28 Şubat günü fabrikada iki vardiya yönetim kararıyla iptal edildi. Bir gün sonra 10 işçiye cep telefonu mesajıyla iş akitlerinin feshedildiği bildirildi.
-İşten atılan arkadaşlarına sahip çıkan Renault işçileri fabrikanın hem içinde hem de dışında direnişe geçti, ancak direniş sürdürülemedi. Fabrikada üretim yeniden başladı. Bunda işçilere yönelik polis operasyonu, gözaltılar ve işten atmalar da etkili oldu. Bir kısmı tazminatsız olmak üzere toplamda 100-120 arasında işçi işten atıldı.
Şimdi yeniden haklı ve meşru biçimde direnme gücünü kullanan işçiler, yaşadıkları olumsuzlukların giderilmesi için aldıkları tavrın sonuna kadar arkasında duracaklarını gösterdi, gösteriyor.
Diğer fabrikalardan da Renault işçisine gösterilen destek her geçen gün artıyor. Dolayısıyla, sınıf kavgası bir kez daha kızışıyor.
Baharın da müjdecisi olan bu mücadele başlığı, önümüzdeki günlerde ve aylarda yakıcılığını koruyacak gibi.
Kendi kazançları için her riski göze alan sermaye sınıfı, kendi kazançları için her riski göze alabilecek bir işçi sınıfı hareketiyle karşı karşıya kaldı. Hamleler çok net ve can alıcı olacak gibi.
Şah-mat hamlesi kısa sürede olmaz belki ama şah birkaç kez köşeye sıkışabilir ve dış destekle yeniden ayağa kalkması sağlanabilir.
Böyle olsa bile geleceğe yönelik kalıcı kazanım elde etmek için tek kriterin kesintisiz mücadele olduğu unutulmamalıdır.