''Bu yıl 29 Ekim'de Cumhuriyetimizin 92. yıldönümünü kutladık. Bu yıl aynı zamanda Osmanlı'nın 716, Selçuklu Devleti'nin kuruluşunun 940. yıldönümüdür. Bu devletlerin hepsi birbirinin devamıdır. Cumhuriyeti savunurken Osmanlı'yı, Selçuklu'yu bir kenara koyamayız, reddedemeyiz.’’
Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Kişisel düşüncesini kamuoyu ile paylaştı. Ama, aynı düşünmüyoruz.
Neden reddedemeyiz ki ?
Ben reddediyorum…
Toplumu kul olmaktan bir adım öteye taşıyamayan o devletlerin kültür anlayışı, sömürge olarak yaşamayı getirmiş.
Sömürge olmayı reddettiğim gibi, devamları olmayı da reddediyorum.
Ülkenin onurunu kurtarmak için can vermeye hazır kadrolar başkaldırmış ve binlerce şehit vererek, döneminin örnek olacak bir devrim hareketini başarıya ulaştırmıştır.
Bu mirası ise benim reddettiklerim reddediyor.
Cumhuriyeti savunurken Osmanlı ve Selçuklu savunulamaz…
Anadolu topraklarında ‘kul hakkı’ adı altında yurttaş olmaları engellenen kalabalık bir toplamı hanedanlık boyunduruğu altında tutan, yeri geldiğinde de işgalcilere payanda olan bir kültürün cumhuriyetle, devrimlerle, aydınlanmayla, çağdaş dünya ile ne alakası var ?
Reddediyorum, çünkü kul-köle olmayacağım…
Reddediyorum, bağımsızlığın bedelini bilmeyenlere boyun eğmeyeceğim…
Reddediyorum, emperyalizme gereken dersi vermekten vazgeçmeyeceğim…
Osmanlı-Selçuklu ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerinin devamlılığı, sadece kuruluş merkezlerinin Anadolu toprakları olmasından gelir.
Ötesinde, hiçbir devamlılık söz konusu değildir.
Osmanlı, hanedan devamı için sömürge olarak yaşamaya evet demiş ümmet, Türkiye Cumhuriyeti ise bağımsızlığı için can verenler toplumudur.
Gerici ideolojinin gücü, evet oralardan geliyor. Ama, bunun Türkiye Cumhuriyeti ile bir alakası yoktur.
Mustafa Kemal Atatürk, gençliğe hitabesinde der ki;
‘’Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.’’
Buyurgan bir ideoloji ile topluma dayatma içinde olanların tarif edildiği bu paragraf, bu ülkenin aydınlanma mücadelesi açısından rehber olarak değerlendirebileceği sözler içeriyor.
Bu değerlendirmeleri takla attırarak, diktatörlük özlemlerini ‘’özgürlükler paradigmaları içine gizleyip’’ halkın önüne sunmakta ustalaşmış takiyeci siyasal anlayışlar, hale gaflet, delalet ve hıyanet içindedirler.
İşte, bu yüzden REDDEDİYORUM !..
Bu yüzden, rejim endişesinin halen güncelliğini koruduğunu düşünüyorum.
Bu yüzden, çağdaşlığa giden yolda gerici ideoloji devletleri Selçuklu ve Osmanlı’nın, kültürel ve tarihsel değerleri dışında cumhuriyetle özdeşleştirilmesini REDDEDİYORUM !
Cumhuriyeti İLERİ taşıyacak olan aydınlanma felsefesi ve devrimlerdir.
Gericilik, hiç değildir…
O yüzden daima ileri,
O yüzden yeniden ve yeni bir cumhuriyet
O yüzden SOSYALİST CUMHURİYET…