Pazar Hikâyeleri: Emret Cengiz AstBaşkanım!

Aktan Uslu

Bilenler bilir..

Yakın tarihli, “Eski Türkiye” yılları.

Gerek bölgemiz gerek ilimiz basınının saha ayağının kuvvetli olduğu..

Basın toplantılarının sorulardan ötürü tadından yenmez hale geldiği..

Şahsımın da üyesi olduğu Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin meslek içi eğitime önem ve ağırlık verdiği yıllarda..

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin KONRAD Vakfı işbirliğindeki efsanevi meslek içi eğitim seminerlerinin birinde aynen şu anlatıldı, öğretildi:

“Gazeteci…

Siyaset ile seçilen yöneticilere..

Milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, muhtara..

Seçmeni veya üyesi olsa dahi herhangi bir siyasi partinin il, ilçe başkanına..

Her türlü sivil toplum örgütünün seçilmiş başkanına hitap ederken

‘Başkanım, vekilim….’ diyemez.

Doğru hitap şekli: Sayın Başkan, Sayın Vekil’dir…

Gazeteci..

Her ne kadar siyasetle seçilen Bakan tarafından göreve atansa dahi..

Devlet memuru, bürokrat olmasından sebep

Vali, Kaymakam… ve bilumum daire müdürü bürokratlara..

Sayın Valim…Sayın Kaymakamım’ diye hitap edebilir.

Ancak, ‘Sayın Vali, Sayın Kaymakam…’ demek de, hepten yanlış veya ayıp bir seçenek değildir.

**

Naçizane bu mesleki doğruya dair bilgilendirmenin ardından hikâyeye geçecek olursak;

2012 yıllarının yaz aylarına doğru şahsımın son iki dönemdir denetim kurulu üyesi olarak da görev üstlendiği BİLKAR’ın çağrısı üzerine temeli atılan Kocaeli Tiyatrolar Çevresi Girişimi kuruluşunu, haziran ayına denk gelen üçüncü toplantısının ardından kamuoyuna duyurdu.

Sürece dair haberler, hala çok sayıda haber sitesinde varlığını sürdürmektedir. Bir link vermek gerekirse..

https://www.kocaeligazetesi.com.tr/haber/1361222/kocaeli-tiyatrolar-cevresi-kotic-kuruldu

 

Gebze’nin yanı sıra Gölcük ve Karamürsel başta olmak üzere ilimiz geneli diğer ilçelerden ağırlıklı sivil amatör toplulukların, yanı sıra üniversite topluluklarının da yer aldığı oluşum İzmit’teki toplulukların kendi arasındaki kısır döngülerden sebep tıkanınca, İzmit merkezi ayağı olmadan bir il oluşumu olamayacağından gerekçeyle dağıldı. Ayrı hikaye..

Girişimin saha çalışmalarından biri Kandıra’da yapıldı. O veya bu derece sel felaketlerinin sıklıkla yaşandığı ilçede, 2012’den bir süre önce ilçe merkezini de etkisine alan selde gerek tiyatro, gerek müzik topluluğuna dair ne var ne yok sulara gömülmüş ve Kandıra, kültür sanata dair henüz yeniden toparlanamamıştı. Cengiz Kan’ın belediye başkanlığı döneminde gerçekleşen saha çalışmasına Gebze Kandıralılar Derneği’nin dönem başkanı Kenan Sert ve o dönem yönetimde yer alan, derneğin günümüzdeki başkanı Sedat Durmuş da destek oldu.

Kandıra’da, Kandıralılar’dan oluşan bir tiyatro topluluğunun yeniden kurulması için kurulan bazı diyalogların ardından bir insan kaynağı tespit edilince onlara mekânsal destek sağlanması talebiyle Başkan Kan’dan randevuyu, yanılmıyorsam Gebze Kandıralılar Derneği almıştı.

Bu bir atargider yorumu değil. Başkan Kan’a ziyaret heyetinde salt gazeteci sıfatımla yer almadığım için tiyatroya yönelik bence akla zarar değerlendirmelerini o gün de yazmadım, bugünde yazmam şık olmaz. Ancak..

Bir meslek refleksinin de getirisiyle makamına girdikten sonra, ‘Sayın Başkan…’ diye hitap etmemi, bildiğiniz takıntı haline getirdi.

Ne kadar görüştük süreyi hatırlamıyorum ama sürenin yarısından çoğunda Başkan Kan ile o hitabet biçiminin doğruluğu, yanlışlığı üzerine tartıştık. Bu esnada Kenan Sert ve Sedat Durmuş sus pus halde, çaylarını yudumlayarak izlemekle yetinmek zorunda kaldıydı.

Öte yandan..

Aynı zamanda asker emeklisi veya askeriyeden ayrılma, eski bir astsubay olan Cengiz Kan meseleyi neredeyse, “Emret başkanım”a getirecekti.

Emret Cengiz AstBaşkanım..

Deseydim farzı misal, ayakları yerden kesilirdi herhalde.

Artık makam mı ağır geldi, kışla ile belediyeyi mi karıştırdı.. Seçilmiş belediye başkanıdır eyvallah ama geçtim belediye çalışanını, halkı da askeri mi görüyor nedir? Ne tür bir ego ve ruh hali, hala anlam verememekteyim.

Şahsının, askeriyeyle belediyeyi, askerle halkı karıştırdığı tutumları, Google arama motoruna, “Astsubay Cengiz Kan” diye yazınca dahi çok sayıda habere de yansımaktadır zati..

http://www.m.kandiraninsesi.com/haber/cengiz-kan-8217-dan-asker-usulu-ceza-h2732.html

 

 

Dönemin tanıklarından biri de Kandıra Belediye eski Başkan yardımcısı, Kandıra'da musiki topluluğunun önde gelen isimlerinden, bir güzel insan Rüştü Uygur idi. Ve ne acıdır ki Kandıra'da tiyatro olsun, musiki olsun... Üstelik müthiş, zengin bir insan kaynağına rağmen yine hayat bulamadı...

**

Öncelikle..

Başkan Kan’ın konuya dair fikir yürütme hakkı dahi yoktu şöyle ki..

Mesleğin erbabı bensem, mesleğe dair meslek erbabı olmayan birinden daha çok bilgi, fikir sahibiyimdir.

Bir mesleğin erbabı olmayan birinin, o mesleğe dair üstelik o mesleğin erbaplarına rağmen ahkâm kesmesi kadar tepemi attıran durumlar yoktur..

Bu gibi durumlarda üstelik kabalalık ortamlarda dahi bazılarına fotoğraf makinesini uzatıp, ‘Benden iyi biliyorsan buyur sen yap’ dediğim ters hallerim de vakadır.

Memleket halleri aslında:

Herkes doktor, herkes mimar mühendis, herkes gazeteci!

“Ne iş olsa yaparım abi”nin, sahaya yansıyan halleri.

**

Öte yandan..

Bu kuralın çiğnenmesi durumunda komik vakalar da yaşanmaktadır. Gözlerim üzerinden anlamakta zorlandığım detaylar ile devam edeceğim.

Hadi milletvekiline, belediye başkanına, doğrudur yanlıştır gazeteci sıfatınla, “Milletvekilim, belediye başkanım…” dedim.

Bir yere kadar anlaşılır yönü vardır.

Ancak..

Arkadaş her siyasi partinin il/ilçe başkanına da, “Başkanım…” denir mi?

Adama sormazlar mı: Siyaseten rengin ne senin?

İyi de vakti zamanında, en son yıllar önceydi.

Yanılmıyorsam Veli Aramaz’ın İlçe Başkanlığı dönemi.

Hatta Aramaz’ın telefonla katıldığı Hulki Cevizoğlu programında Cevizoğlu ile esaslı bir atargider yaşanan zamanlardı yanılmıyorsam.

Günümüz HDP (o dönemki ismini net hatırlayamıyorum) Gebze İlçe Örgütü’nün basın toplantısı düzenlediği..

HDP haberi yapan gazeteciye, “PKK’lı…” demenin günümüzdeki kadar yaygın olmamasından sebep hayli gazetecinin de katıldığı toplantıda..

Pür dikkat kulak kestim:

HDP’de o yıllarda yanılmıyorsam eşbaşkanlık dönemi de başlamamıştı..

HDP’nin ilçe başkanına, ‘Başkanım’ diyen olmadıydı.

Abartmıyorum..

Pür dikkat kulak kesildim.

Gerek haber gerekse yorumlarımda, detay severim ben!

**

Ama daha komik ve daha vahim olanı..

Şimdilerde çok pasif konumda ama Gebze Rotary Kulübü’nün aktif olduğu yıllar da vardı.

Eskihisar, Rotary Evi’ndeki toplantılarına davet edilir, sıklıkla gider, samimi bir incelikle konuklar arasında gazetecilerin isimleri de lanse edildiğinden hazirunu aynı incelikle selamlardık.

Hayli etkili konuşmacılar getirdikleri de olmuşlardır.

Ama malum, Rotary Kulübü.

Bugün ilçemizdeki SİAD’larda olmadığı kadar sanayici iş adamının da bir araya geldiği..

Sokak ağzıyla elit kesimin sivil toplum örgütü.

Bizde ekseri asgari ücret veya biraz üzerinde maaşı olan;

Ajanslara kaşeli/kaşesiz muhabirliktir..

Dini ve milli bayramlarda getirebilirsek, getirdiğimiz ilanın gazeteden aldığımız komisyonudur bütçeyi doğrultup geçinmeye çalışan zevat..

Rotary Kulüp Başkanı’na, ‘Başkanım’ da neyin nesidir yahu.

Bakıp bakıp, gülerdim.

Zaten gülmenin, hele ki efsanevi kahkahalarımın bana çok yakıştığını söyleyenler de vardır ki, doğrudur.

En devrimci eylem biçimi olarak gülmek, şahsıma yakışmaktadır.

Ne diyorduk…

Emret… başkanım!