Patronsa akla, işçiyse suçla !

 

 

 

Muğla’nın Milas ilçesi Güllük beldesinde 17 Haziran 2013’te Akfen adlı inşaat şirketi tarafından işletilen atık su ve kanalizasyon istasyonunda arıza çıkmıştı. Sorunu gidermek ve sonra da arkadaşlarını kurtarmak amacıyla birbiri ardına kuyuya giren 7 işçi zehirlenerek can vermişti.

Bu olayı, halen yüreğim sızlayarak anımsarım…

Faciadan sonra Akfen İnşaat ve İller Bankası yöneticileri ile eski Güllük Belediye Başkanı’nın da aralarında olduğu 25 sanık hakkında Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.

Bu dava ve sonuçları, Güllük beldesinde olduğu kadar ülkenin birçok yerinde de merakla bekleniyor.

Sanıkların talebi üzerine mahkeme, geçtiğimiz yıl 6 Kasım’da, facianın gerçekleştiği atık su istasyonunda keşif yapmıştı. 60 kişilik bilirkişi heyeti, 15 Şubat’ta raporunu tamamlayarak, mahkemeye sundu.

Haber, Radikal Gazetesi’nde dostum meslektaşım İsmail Saymaz imzasıyla yayımlandı. Saymaz, bu tür haberlerde etkin bir isimdir. Okudum haberi ve beynimden vurulmuşa döndüm.

Habere göre, o raporda “İşletmenin faaliyete geçtiği günden itibaren iş güvenliği ile ilgili yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olduğu ancak bu konuda hiçbir çalışmanın yapılmadığı” belirtiliyor.

Raporda şu ifadelere rastlanıyor:

 “Risk değerlendirilmesi ve analizi, acil eylem planı hususlarını yapmış veya yaptırmış olması gerektiği, yapılmadığı, risk minimizasyonu için alınmış olması gerekli önlemlerin alınmadığı, iş yerinde çalışma şartlarında değişikliklerin meydana geldiği zamanlarda dahi bunun gözardı edildiği...”

Raporda, “İş kazasının, bir anlık ihmalin sonucu olarak değil uzun süre içindeki ihmaller zincirinin sonucu olduğu görülmektedir” ifadeleri çarpıcı.

Patronlar mı ?

Onlar ve İller Bankası’nın kusuru görülmüyor.

Genel müdür ve işletme müdürü seçiminde yönetim kurulu ‘makul özeni gösterdi’ denilerek, önlemleri almayan, dikkat ve özen göstermeyenlerin hatasından yönetim kurulunun sorumlu tutulamayacağı savunuluyor.

Dolayısıyla, geçmiş bilirkişi raporlarında suçlu bulunan ve haklarında dava açılan Akfen yönetim kurulu üyeleri İbrahim Süha Güçsav, Alon Moshe Yegnes, Yvo Josef Maria GeLeen ve Hüseyin Kadri Samsunlu ile İller Bankası ve Güllük Belediyesi yöneticisi ve çalışanı 17 kişinin kusursuz olduğu belirtiliyor. 

Pes doğrusu…

Suçlu kim mi ?

Elbette yazacağım…

Akfen’in yönetiminin yetkilerini devrettiği eski Genel Müdür Ahmet Tuna Ozaner ile yerine gelen İsmail Kürşat Tezkan ise tali kusurlu sayılıyor. Bilhassa Ozaner’in kazanın meydana geldiği TM-4 terfi merkezini görmemiş, üç yıl içinde tesise birkaç kez uğramış olmasının, uyarı ve ikaz levhalarının bulunmadığını fark etmemiş, elavatör arızası nedeniyle kuyuya işçi indirilmek suretiyle elle yapılan temizlik işleminden bilgilendirilmemiş olmasının mümkün olmadığı kaydediliyor.

 

Ozaner “risk değerlendirilmesi, önlemlerin alınması, acil eylem planı ve işçilerin eğitimi, kişisel koruyucuların temini, kullandırılması ve denetlenmesi konusundaki ihmali davranışları” nedeniyle;

Tezkan ise “işe başlar başlamaz gereğinde işi durdurarak ihmal edilmiş hususların tespiti ile acil önlemleri aldırmakta ve denetlemekteki ihmali nedeniyle” tali kusurlu sayılıyor.

Yani, ‘vurun abalıya’ misali… 

Faciada ölen İşletme Müdürü Mustafa Öztürk mü ?

Nasıl olsa artık yaşamıyor, asli kusurlu sayılabilir. Öyle de yapmışlar.

Kendisine zehirli gazlar hakkında eğitim ve kişisel koruyucu verilmeden kuyuya indirilip ölen işçi Mevlüt Özbakar kusursuz sayılırken, onu kurtarmak için arkasından kuyuya girip can veren Yüksel Kum, Hasan Özgür, Serkan Miral, Özcan Özkan ve Fikret Özdemir adındaki işçilerin ise ‘tali kusurlu’ olduğu savunuluyor.

Bu ne anlayış, bu ne vicdan, bu ne mantık ?

Bu raporları hazırlayanların kafasını çok merak ediyorum, ne içiyorlarsa ondan ben de rica ediyorum.

Bu rapora imza atanları, bütün faili meçhul cinayetler hakkında bilirkişi raporu hazırlamakla görevlendirsinler de, devlet yaklaşık 50 yıla yakın zamandır yakasında leke olarak kalan cinayetlerin sorumlularını bu yolla bulsun, temizlensin ve açacağı beyaz sayfada vatandaşıyla barışık yaşasın.

Olmaz mı ?

·