… Muhafazakar soslu vahşi kapitalist model yerel yönetim anlayışına sığabilir. Onları bağlar.
**
2004 – 2009 dönemi Gebze Belediyesi.
Gebze Belediyesi’nin AKP’li ilk belediye başkanı, günümüz KBB Gebze Bölgesi Koordinatörü İbrahim Pehlivan dönemi..
Belediyenin kültür sanat etkinliklerinden sorumlu kişisi, AKP Gebze İlçe Kurucu Başkanı, dönemin belediye başkan yardımcısı Metin Gökçe.
“Sanatçı” ve “insan” olduğu iddia edilen, “Allah ses vermiş gerisini koy vermiş” takımından, Tatlıses Turizm Seyahat’tır, lahmacundur, çiğ köfte işidir..
Dünyanın ve ülkemizin en tehlikeli aç türünden, doymak bilmez açlarından..
Son birkaç dönem AKP İzmir Milletvekili aday adayı..
İbrahim Tatlıses’e Etiler’de sahne aldığı bir mekânda silahlı saldırı düzenlenir.
Bir kadının arkasına sığınarak kurşunlardan kendini korumaya çalışan zevat saldırganlar topukladıktan sonra, “Karı gibi kaçtılar” der.
O söyleminden kısa vakit sonra, her ne kadar Gebze Belediyesi kasasından çıksa da toplumun yarısını temsil eden kadınlar dahil olmak üzere tüm yurttaşların ödediği parayla Gebze Belediyesi Sünnet Şöleni’nde sahne alır.
Huyum kurusun..
Bir yorumda birine atar gider yapıyorsam, şayet yazdığımı yüzüne söyleyemeyeceksem ya da karşılaştığımda eğilip bükülüyorsam köşe yazarı falan değil klavye kabadayısıyımdır ama naçizane aynı zamanda köşe yazarı olduğum iddiasındayım.
Metin Gökçe’ye o dönem yaptığım yorum sonrası sordum..
Yanıt: “Stat doldu..”
İşte muhafazakar soslu, vahşi kapitalist model yerel yönetim anlayışı budur..
Ülkemiz dahil olmak üzere vahşi kapitalizmin genelde ve yerelde hakim olduğu yerlerde ahlakın ve mumla arandığı yönetim modeli..
Muhafazakar olduğunu iddia eden ama pratikte vahşi kapitalistlerin de umurunda değildir.
Şahsım adına..
İbrahim Tatlıses o gün benim paramla da sahne oldu.
Elimden en azından şimdilik gelen başka bi’şi yok.
Şahsımdan Tatlıses’e aktarılan o para başta buna sebep olan İbrahim Pehlivan ve Metin Gökçe olmak üzere, paramızı da emanet ettiğimiz “yedi eminler”in de, Tatlıses dahil ahlak fakiri doymak bilmeyen açların da kursağına takılsın, umarım.
**
12 Eylül 1980’de ülkemizde temeli atılan vahşi kapitalizmin ve neo liberalizmin AKP iktidarı kurumsalındaki sürdürücülüğünde 20’nci yıldayız.
Gebze Belediyesi’nde AKP’li belediye başkanları şahsında üçüncü belediye başkanı Zinnur Büyükgöz dönemi içindeyiz.
İbrahim Pehlivan ile AKP’de aynı ekip içinde yer aldığı Zinnur Büyükgöz dönemi arasında, model olarak değişen ne var.
Hiçbir şey olmadığını kısa bir süre önce gördük..
İstiklal Marşı’nın 100’ncü yılındayız..
Mehmet Akif Ersoy marş için düzenlenen yarışmaya para ödüllü olduğu gerekçesiyle ilk çağrıda katılmaz..
Eserinin kabulü halinde o paranın bir hayır kurumuna yollanması şartıyla, marşımızı kaleme alır.
Şimdi böylesi bilinen bir hikaye, bir asalet, bir dik duruş, sözde değil özde yerlilik, millilik, vatanseverlik, muhafazakarlık varken..
Gebze Belediyesi hala para ödüllü İstiklal Marşı yarışmasını hangi gerekçeye sığınarak düzenlerse düzenlesin..
Yerliliği, milliliği… traştan ve hikâyeden ibarettir.
Her şeyden ötesi, İstiklal Marşı’na dair paralı yarışma, marşın özüne terstir.
Siz yeni nesle böyle mi öğreteceksiniz?
Sizi örnek alacak neslin vay haline, ülkenin geleceğinin vay haline.
Başta Zinnur Büyükgöz olmak üzere sorumlu belediye başkan yardımcısından kültür müdürüne, personeline..
Belediye meclisinin aynı zamanda kültür sanatla ilgili komisyonundaki üyesine kadar bir kişinin dahi aklına gelmediyse ve engel olunmadıysa..
“Yazık” sizi oralara seçenin oyuna. Yazık sizi o görevlere atayanlara.
“Yarışmanın ödülü, ödülü edinenin önereceği bir derneğe gönderilecektir” da mı, diyemediniz.
Daha freni yokuşta patlamış TIR misali çok saydırırdım ama bağlıyorum.
2002’den bu yana..
Bir kere olsun göründüğünüz gibi olun, bir kere yahu diyorum.
Muhafazakar falan değilim ama samimi muhafazakarları da bilirim.
Samimi bir muhafazakarın tırnağı kadar muhafazakar olsaydınız..
Vahşi kapitalist olmasaydınız..
20 sene önce İbrahim Tatlıses’i Gebze’de konsere çağırmaz..
20 sene sonra paralı İstiklal Marşı düzenlemezdiniz diyorum.
Başka da bi’şi.
En azından şimdilik demiyorum.