Özgecan’ı verir mi ?

 

 

Ceza hukuku, önemli sayılabilecek davaların sonuçları üzerinden hep tartışılır hale gelir. Bu, normaldir çünkü canı yananın, buna neden olanlara verilen cezayı hep az bulması insani bir duygudur.

Bu yüzden, Özgecan Aslan davasının sanıklarına verilen müebbet hapis cezası bile az bulunabilir.

Ama, müebbet hapis cezasından öte bir ceza da yok.

Bu tür davaları bahane ederek insanlık utancı olan idam cezasını geri getirmek isteyen zihniyet her daim fırsat kollamıştır, bu dava sonucunda da kollayacaktır. Ve, idam cezasının yeniden toplum önünde tartışılmasının yolunu açacaktır.

Elbette bu ceza Özgecan Aslan’ın ailesi ve o cinayetten etkilenen binlerce insan tarafından tatmin edici bulunmayacaktır. Ama, ne yazık ki, ötesi yok…

Mersin'de öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın davasının görüldüğü Tarsus 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nden çıkan karar önemli. Cinayet zanlıları minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmittin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’’kasten, canavarca hislerle ve eziyet çektirerek öldürme suçundan’’ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 

Mevcut ceza hukuku kuralları içinde verilebilecek en ağır ceza. Bu ceza, o kişiler için yaşamın sonlanması anlamına da geliyor aynı zamanda.

Peki, bu ceza bize Özgecan’ı geri verir mi ?

Elbette vermez ve hiçbir ceza veremez.

Özgecan’ın anne ve babasının acısını dindirecek bir ceza olduğunu sanmıyorum.

Ama, ne yazık ki hukuk böyle bir şey. Ya iki ucu keskin bıçak olur ya da iki ucu boklu değnek gibi görülür.

Özgecan’ın öncesinde ve sonrasında da çok sayıda kadın cinayeti oldu. Ama, çok önemli bölümünde bu tür bir ceza verilmedi.

O açıdan, bu cezanın toplumsal anlamda etkisi büyük ve belki de katil ruhlu tiplerde caydırıcı olacaktır.

Hukuk sisteminde yeni düzenlemelere gitmekte kararlı olduğunu her fırsatta dile getiren AKP hükümeti, umarım bu karardan yola çıkarak, bu tür cinayetleri işleyenler için ‘hafifletici sebep’ ve ‘iyi hal indirimi’ gibi cezayı azaltıcı yorumları ortadan kaldırır.

Belki o zaman yaramız daha hafifler…

Belki o zaman, kadın cinayetlerine kurban edilen insanlarımızın aileleri yüreklerine bir parça da olsa su serpildiğini düşünmeye başlar.

Belki o zaman gelecek nesillerin bu tür sonuçlar doğuracak olaylareın öznesi olması engellenebilir.

Belki o zaman erkekleri daha çağdaş düşünceye sahip olabilen toplum haline dönüşürüz.

‘Bir nasihat, bin musibetten iyidir’ demiş ya büyüklerimiz, işte onun gibi bir şey.

Belki o zaman toplumsal belleğimizden kadın cinayetlerini söker atarız.

Ne dersiniz, olabilir mi ?

Olmalı dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyle düşünüyorum ‘evet olmalı’ ve daha fazla Özgecan kaybetmemeliyiz.

Çocuklarımızı olduğu kadar genç kızlarımızı ve kadınlarımızı daha fazla korumalıyız ki, çağdaş bir toplum olmayı hak edelim.

İşte, belki Özgecan’ı bize geri verecek sonuç bu olacaktır.

Aksi halde ne mi oluyor ?

Bu konuda fazla söze gerek yok, tarihe bakmak yeterli…