Türkiye’nin en temel sorunlarının ilk sıralarında yer alan işsizlik, kriz kelimesinin gizlenmeye çalışılmasına rağmen gündemden düşmüyor, düşecek gibi de görünmüyor.
Nasıl düşsün ki ?
Kapsamlı bir tanımlama içerisindeki işsiz sayısı nüfusun yüzde 10’una ulaşıyor…
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi (DİSK-AR) Türkiye İstatistik Kurumu’nun 15 Mart 2019 tarihli Aralık 2018 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarını açıkladı.
Buna göre;
Ekonomik krizin istihdamda yarattığı tahribat giderek çok daha net biçimde görülüyor. İşsizlikte adeta bir deprem yaşanıyor. Son bir yılda işsiz sayısı 1 milyondan fazla artarken, istihdam 633 bin kişi azaldı. Sanayi üretiminde ve büyümede yaşanan gerilemenin sonucu olarak işsizlikte sert bir tırmanış yaşanıyor.
O raporda öne çıkan başlıklar şöyle:
Dar tanımlı işsiz sayısı Aralık 2017 ile Aralık 2018 arasında 1 milyon 11 bin kişi artarak 3 milyon 291 binden 4 milyon 301 bine yükseldi. Böylece dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon sınırını aşmış oldu.
Aralık 2017’de 6 milyon 190 bin olan geniş tanımlı işsiz sayısı ise 963 bin artarak 7 milyon 153 bine ulaşmış oldu.
Aralık 2017’de 6 milyon 193 bin olan geniş tanımlı işsiz sayısı bir yılda 963 bin kişi artarak 7 milyon 153 bine ulaştı.
Geniş tanımlı işsizlerin 598 bini ümidini kaybetmiş işsizlerden, 1 milyon 710 bini iş aramayıp çalışmaya hazır olanlardan oluşuyor.
İş aramayıp çalışmaya hazır olanların 1 milyon 148 bini kadınlardan oluşuyor. Zamana bağlı eksik istihdam edilenler 401 bin kişi iken, mevsimlik çalışanlar ise 142 bin.
Bu tanımlamalardan yola çıkarak özetlersek;
Dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 302 bin kişi. Yani, yüzde 13,5 seviyesinde.
Bu krizin bedeline gelince, bir yılda 1 milyon 11 bin yeni işsiz…
Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 7 milyon 153 bin. Yüzde 20.9 seviyesini bulmuş.
Başka veriler de var.
Mesela tarım dışı işsizlik, yüzde 15.6’yı bulmuş. Bu alandaki istihdam bir yılda 633 bin kişi azalmış.
Daha ne olsun ki ?
Bu rapora yansıyan veriler, bu ülkeyi on yıllardır yönetenleri neden rahatsız etmez ?
Rahatsız ediyorsa neden çözüm bulamazlar ki ?
Yoksa, bu durum, düşündüğüm gibi ülkeyi yönetenlerin reel tercihlerinden mi kaynaklanıyor ?
‘Tespitler doğru. İyi de hep eleştiriyorsunuz ve iktidarı suçluyorsunuz, peki sizin bu olumsuz havayı olumlu hale dönüştürecek önerileriniz var mı ?’ diye sorgulayan bir düşünceye yöneldiğinizi hisseder gibiyim.
Elbette var, ama bu iktidarın uyguladığı ekonomik ve sosyal politikaların taban tabana zıt olan bir programı göze almadan çözüm bulunamaz.
DİSK-AR da, o raporunda, ‘’İşsizliğin yaratacağı toplumsal tahribatı önlemek için güçlü sosyal politikalara ihtiyaç vardır’’ diyerek, çok net ifadelerle tanımlamış.
O başlıkların birkaçı şöyle…
-Haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
-Kamu istihdamının artırılması, kamuda eğreti ve güvencesiz çalışma biçimleri yerine, kadrolu ve güvenceli istihdam artışının sağlanması yaşamsal önemdedir.
-İş başında eğitim adı altında çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz iş gücü deposu olarak kullanılması uygulamasına son verilmelidir.
-Güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmeli, tüm taşeron işçilere kadro verilmelidir.
-“İnsana yaraşır iş” yaklaşımı temelinde herkese güvenceli ve nitelikli işler sağlanmalıdır.
-İşsizlik Sigortası Fonu'nun amaç dışı kullanımına son verilmelidir.
Ve diğer başlıklar tabi ki.
Hepsinin altına imzamı atarım.
Bu yaklaşımları elinin tersiyle iten iktidar, halkın refah ve mutluluğu yerine bir avuç yerli ve yabancı sermaye tekelinin çıkarlarını korumayı tercih ediyor.