Bugün, gazetecilerden yani basın emekçileri ile çalışma hayatındaki haklarından söz edeceğim. Tabi ki, sektörün yaygın örgütlü gücü olan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç’ün konuşmasından çıkardıklarımla.
Güç, beraberinde İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş ile geçtiğimiz günlerde Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin davetlisi olarak geldi ve Basın Müzesi’nde buluştuğu basın emekçilerine yeni dönem çalışmalarını aktardı. Yerel basındaki emekçilere verdikleri değeri ve sendikalı olmanın önemini de vurgulamaya çalıştı.
Evet, basın emekçilerine biraz da olsa nefes aldıracak özel bir kanun var. Bu kanun, 5953 sayılı Basın İş Kanunu olarak bilinir. Başkan Güç de, o buluşmada, söz konusu kanunun basın emekçilerine tanıdığı haklardan söz etti.
Yerel basının yaygın ve güçlü olduğu kentlerden biri olan Kocaeli’ne ayrı bir önem verdiklerini ifade eden Güç, “Kocaeli’de azımsanamayacak bir gazeteci kitlesi var, bu yüzden önemsiyoruz. Bir ülkede özgür gazeteciler varsa o ülke tamamen özgür demektir’’ dedi.
Haklıydı, gazetecilerin özgür olmadığı bir ülkede, tüm yurttaşların özgürlüğü nasıl teminat altına alınmış olabilir ki ?
Gazetecilikte, haber formatı olarak bilinen 5N+1K (Ne, Nerede, Neden, Nasıl, Ne Zaman ve Kim) kuralına +1S (Sendika) eklediklerini de dillendiren Güç, özeleştiride bulunurken de samimiydi. ‘’Bugüne kadar sendikamızın kimi yönetimleri, maalesef yerelde çalışan arkadaşlarımızın sorunlarına tam anlamıyla eğilemedi’’ derken, mevcut yönetimin bu perspektifi değiştireceğinin altını çiziyordu.
Gazeteciliğin temel unsurları 5N+1K ile tanımlanırken +1S eklenmesini de çok anlamlı ve olumlu buluyorum.
Öte yandan, çoğumuz bilmesek de yasalardan kaynaklanan haklarımız var… Bunları da, sendikal örgütlenmenin gereği öğrenir ve uygulanmasını savunuruz. Uygulanmazsa, örgütlülüğümüz gereği gerekeni yapabiliriz…
Örneğin;
Gazetecilerin kendilerine ait olan ve iş için kullandıkları fotoğraf makineleri, kameralar ve ses kayıt cihazlarının bir yıpranma bedeli var. Bunların yıllık amortisman bedeli hesaplanır ve ödenir. (Ancak, neredeyse hiçbir kurumda bu bedelin ödenmesi söz konusu bile edilemiyor)
Yasalar, gazetecilerin ücretini peşin ödenmesini zorunlu kılar. (Ama, önemli bir bölümü peşin yerine çalıştıktan sonra ücret alır)
Çoğunluk mesailerini alamaz.
İşten atılanlar yalnız kalır.
Genelde de olduğu gibi, basın emekçileri de bir araya gelemediği için zamanla bütün haklarını kaybeder. Sendikalar, işte bu kaybı önleyecek birliğin adresidir. En kötü sendikada bile örgütlü olmak, örgütsüzlükten iyidir.
Gazetecilerin mesleklerini ve birbirlerini önemsemesi gerekir. Mesleği ve meslektaşı tanıyan, bilen ve değer veren gazeteci ‘birlik’ olduğunda kazanacaktır. Öteki türlü, meslek yaşamımız, patronların istediği kadar sürer, sürekli kurum değiştirir ve yasal haklarımızı dahi alamadan yaşlanırız.
Öncelikle HAYDİ TGS diyor, Kocaeli’ndeki örgütlülük için de Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nden sonsuz destek bekliyorum.
Sektördeki diğer sendikalara görev düştüğünü de anımsatıyorum.
Çünkü, biliyorum ki sendika yoksa, gazeteci de yok…