Fısıltı gazetesi planın bir parçasıydı.
En etkili yöntemlerden biridir.
Bir ürünün, bir olayın, bir kurumun, bir kişinin reklamını yapmanın...
İyi olanı yok etmek için de kullanılır.
Kötüyü iyi göstermek için de...
Yüksek meblağlı rakamlar ödemeden reklamı yaparsınız.
Yeni açılan bir kurum, tanıtım broşürleri bastırır ve dağıtır.
İşletmenin maddi beklentisine orantılı olarak, medya yoluyla adını duyurmaya çalışır.
Radyo ve televizyonlara da reklam verir.
Daha geniş kitlelere ulaşabilmek için.
Etkili olur mu?
Evet , bu yöntemlerle böyle bir kurumun varlığından haberdar oluyoruz.
Ancak hemen koşup gitmeyiz.
İsterse her yanı som altından yapılmış saray olsun.
Şüpheyle yaklaşırız.
Gider, görürüz.
Fiziki yapısının donanımı hakkında fikrimiz olur.
Çok güzelmiş der geçeriz.
Güvenmeyiz...
Çünkü güvenmek için referansa ihtiyaç duyarız.
Bir ya da bir kaç kişiden, fiziki yapısı ile ilgili değil de, yapılan işin kalitesi, etkinliği
yararı ile ilgili duyum alırsak güveniriz.
Sorgulamadan, araştırmadan gözü kapalı güveniriz hem de.
İşte en büyük eksikliğmiz budur zaten.
Armut piş, ağzıma düş ataletinde olmak...
Her bireyin yaşamsal algısının farklı olduğunu ve beklentisinin bu yönde değişebileceğini
dikkate almamak...
Çoğunluğa göre hareket etmek...
Bunların hepsi, bütün eylem,durum,ilşkilerin sonundaki olumsuzlukları en başından hayatımıza almaktır.
Duydunuz, yeni okullar açılmış...
Duydunuz, eğitimi iyiymiş çünkü dini eğitim veriyorlarmış.
Duydunuz, beş vakit namazında niyazında insanlarmış.
Duydunuz, Allah'ın adını dillerinden düşürmüyorlarmış.
Duydunuz, ağızları oruçlu insanlarmış.
Duydunuz, yatılı eğitimleri çok daha başarılı sonuçlar veriyormuş.
Duydunuz, oraya giden çocuklar muhakkak doktor, mühendis,öğretmen oluyorlarmış.
Duydunuz, öyle aman aman kriterleri yokmuş, herkesi alıyorlarmış.
Duydunuz, disiplinli eğitim yaklaşımlarıyla, her çocuğu adam ediyorlarmış.
Duydunuz ve gittiniz...
Düşünmeden, sorgulamadan, araştırmadan, art niyet aramadan...
Çünkü herkes öyle söylüyordu ve herkes söylüyorsa doğruydu.
Çünkü görünen köydü ve kılavuz istemezdi.
Çünkü, namazlı-niyazlı insanlar asla yalan söylemezdi.
Çünkü, siz iyi niyetliydiniz.
Çünkü , böyle bir fırsatı nerden bulacaktınız.
Çünkü, çocuğunuz büyük adam olacaktı.
Bu çünkü lerle çocuğunu alan gitti.
Çünkü ler bitmez...
..............
Şimdi öğrendik ama değil mi canım kardeşim.
Çoğunluğun her zaman tam doğru olamayacağını.
Kuyuya atılan taşın , kim tarafından atıldığının sorgulanması gerektiğini.
Çıkar gözetmeden yapıldığını düşündüğün her şeyin, nedeninin araştırılmasının
mutlak olduğunu...
Her sakallının baban, her sarıklının hoca, her cübbelinin molla olmadığını...
Bugün yaşadıklarımızın, hep bu (sözde , iyi niyet adını vererek vicdan rahatlattığımız)
atalet ve id'sel çıkar güdümüzün sonucunu olduğunu anladın mı?
Sürekli olarak okumamız, sorgulamamız, araştırmamız, öğrenmemiz ve sadece
kendimizi rakip almamızın müspet olduğunu...
Her şerde hayır vardır.
Her musibet bin ders verir.
Artık biliyorsun değil mi güzel kardeşim!
İNSANLAR, İNSANLIĞINI, ŞEKLİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TAŞIR...
Artık biliyorsun...
Bugün yaşananları, ta yirmili yıllarda gören, öngörülü büyüğümüzün
sözünü tutup izinden gitmemizi.
O zaman işte,
Yurtta sulh, cihan da sulh da olur!
HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİN de olur!