"Ve gündüz geldi Ömür Hanım, Dünya aydınlık sebeplerin rüzgarları'nı yitiriyor. Usul usul.. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.. Hüznün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı .. ve yüzüm Ömrümün Atlası, düzlükleri bunaltı yükseklikleri korku uçurumlara yıkıntılarında dolu bir engebeli atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? "
Eylüle içimdeki yıkıntılar ile gülerek ve cesur bir çocuk masumiyeti ile uyandım. Şükrü Erbaş'ın Ömür hanımla güz konuşmaları şiirindeki dizelerin de canbuldu kuru yapraklarım. Bilenler bu dizelerin Bu şiirin heybesinden almıştır Buğlem ini. Bilmeyenler de okuyunca fenalaşacaklardır kuşkusuz. Apar topar çıktık. Ağustos'ta yazda sıkıldı bizden. Göründüğü gibi kalmadı insan. Çoğunda göz olmayan kavruldu sancısında Yetinmeyi bildi. Çoğunda gözü olan silsileler ile sahip olduğu olması mümkün olmayacak iken Mümkün hale getirdiklerine. Bir ağıt çınlattı kulakları, Velev ki insanın sesi imiş. İnsan Denen organizmanın içindeki insanlık gösterebildi yüzünü. O zamana kadar türlü maskeler ile saklanan acılar oldu kaldı toprakta. Azı karar çoğu zarar deseydi insanlık Belki bu toprak altında toprağın memnuniyetine sükûnet ile nüksetmezdi vefası. Vefa dedik de hani bizim heybemizde saklı umutlar? Kimi kiminle peşkeş çekti de geride kaldı insanlık. Kimi kimin rüzgârından kazandı da susturuldu ağız payı zifiri bir çay ile. Kilit taşları hangi semtin yoklulunğunda bir kere daha kapadı fevaranı? Süsledik benzedik yarınları bugünün acısını yarına bıraktık. Yaşasaydık bugünü bugün de. Yarına acı daha olsa. Elbet evvelden acının gücü ile var olmayı sürdürebilirdik. Devrik olur kalırmı dizelerdeki mana yoksa süslü püslü ile bezemedi bezenmedi diye heybede kaldı. Oysa ömür de tükenmedimi ki dört duvarda ? Kalmadı mı bayramlık umutlar kırık bir camda. Çok olduğumuz kadar azaldık, o kadar azaldık ki biz bile unufaklığın adında hep bir methiye yazabiliyor olmanın kadrini kâr sayabiliyor kaldık.