Tuvaleti küçük kendileri kocaman lokantalar, okullar, hastahaneler ve kentler dört beş milyonluk kocaman kentlerin temizliği sıfır, üç beş tane tuvaleti var. Bu işin sanırım mühendisliğinde bir sakatlık var. Yüz elli metre karelik evlerimizde sadece ikiye iki tuvaletler var. Kocaman evlerde en küçük alanlar tuvaletlere ayrılıyor. Bir arkadaşım anlatmıştı, İngiltere'de konuta ayrılan alanların önce ağaçlandırması vekanalizasyon sistemi planlanıyormuş. Biz de rant getirisi planlanıyor. Medeni ülkelerle aramızda böyle kocaman bir fark var sanırım. Arap ve Afrika ülkelerinden sonra temizliği zayıf ülke Türkiye'dir.
Bir ülkenin ve bir kentin kültür düzeyi temizliğine verdigi önemle belirlenir.
Bu konularda enfeksiyon uzmanları her gün demeçler veriyorlar. Aldıran olmayınca işe yaramıyor ama hastahanelerimiz enfeksiyonlu hastalarla dolup taşıyor.
Ne yazık ki insanlarımızın çoğu tuvalet kullanma yetisinden yoksun. Bir iki gün önce İstanbul'da bir semtimizin tuvaletine gitmiştim, Gebze'de böyle bir şey görmediğim için bana çok ilgiç gelmişti. İçeride birsürü insan olmasına rağmen sessiz ve sakindi. İnsanlar ellerini yıkarken sağa sola su septirmemek için çaba gösteriyordular. Görmeye değerdi. Kültürlü ve eğitimli olmak böyle bir şey. Hiç kimse bu konuya özgü bir eğitim almıyor.
İnsanlaşmayla ilgili bir durum, herkes temiz olmak zorundadır. Bu anlamda bir konunun özüne gelmek Gebze'de yaşayan biri olarak Gebze'deki tuvaletler malesef sağlıklı değil. Tuvalet odaları küçük, lavobolar kirli, aynalar kirli, kullanıcılara gelince malesef büyük çoğunluk tuvaletleri kullanma yetisinden uzak.
Başta okullar olmak üzere hastahanelerin kapılarının arka tarafları çirkin yazılarla dolu. Bu da biz Gebzelilerin kültürümüzü ortaya çıkarıyor. Bazı kimseler tuvalete girmeden hazırlıklarını yapıyorlar, çıkarken de yine aynı yolu deniyorlar.
Tanıdık kimseler biraradaysalar sesli bir sohbettir uzayıp gidiyor. Açıkcası tuvaletleri temiz kullanmıyoruz. Bu insanların evlerindeki tuvaletleri böyle kullanıyorlar mı? Tabi ki hayır... Malesef kamu alanını kullanma yetisinden de yoksunuz, kamuya ait alanları kendi malımız olarak görmüyoruz. Bilincimiz bu anlamda sıfır.
Oysa kamu malları bir toplumun en değerli mallarıdır. Tuvaletler de bir kamu malıdır. Günahlardan değil günahkardan nefret ederim demiş Gandi. Kültür ve efendiliğin ölçüsü mal ve para olamaz. Bir tek ölçüsü var o da insanlığa hizmettir. Kamuya saygıdır, sevmektir. İsanların kişilikleri ve karekterleri,hayata bakış açıları sosyal ilişkileriyle belirlenir.
Kamu alanı da bu sosyal ilişkilerin bütünüdür. Mutluluğun ve iyiliğin önemi de burdan geliyor. İnsanlar seçimleriyle kendi kişiliklerini inşa ederler. Mesela ben seçtiklerimle iyi kötü övünürüm. Birilerine göre hayata bakış açım yanlış olabilir.
Nazım Hikmet'in deyişiyle yarın ve ülkemi ve vatanından gayri maddi ve manavi her şeyi paylaşırım. Halkımı ve yurdumu çıkarlarımdan daha çok severim...