Bu başlıkta bir köşe yazısına nasıl başlanır, açıkçası buna karar vermekte zorlandım. Ama, bir yerlerden de başlamak durumundayım.
Ölümün yüzü soğuktur, ama bizim gibi ülkelerde bir de dayanılmaz ucuzluğu vardır. Neden diye soranlara, son iki aydır ‘’iş dünyası’’ ve ‘’aşk dünyası’’ndaki kara tabloya bakmalarını tavsiye ederim. İş dünyasında, yani çalışma hayatında, sadece Şubat ayında 81 işçi yaşamını yitirmiş durumda. Kaldı ki, aşk dünyası diye kodladığım dünyadaki kadın cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı daha az diyemeyiz.
İş cinayetlerini, dolayısıyla işçi katliamlarını ne yapıp etmeli durdurmalıyız.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin şubat ayı verileri de, bu zorunluluğa işaret ediyor. Şubat ayında, en az 81 işçi, iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. İşçi ölümlerinin en çok yaşandığı iş kolları taşımacılık, belediye-genel işler ve inşaat oldu. İşçiler en çok trafik, servis kazaları, düşme, ezilme/göçük nedeniyle can verdi. Bu arada, ölen işçilerin 4’ü kadın, 1’i çocuk, 3’ü de göçmendi.
İşçi sağlığı ve güvenliği talep eden, sendikalaşan, taşeronlaştırmaya karşı mücadele eden işçiler işten atılıyor,
İş cinayetlerinin sorumluları cezasız kalıyor,
AKP hükümetinden tek bir adım yok. İktidarınızı korumak için ‘iç güvenlik paketi’ çıkarmakta ısrarcı olan AKP, konu işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri olunca kafasını kuma gömüyor.
Ölümün dayanılmaz ucuzluğu gün gelir onları da kapsar. O zaman söyleyecek tek söz bile bulamazlar. Çünkü, bu ucuzluk sözün bittiği yere götürüyor insanı.
Sadece iş cinayetleri mi ?
Elbette ki değil, kadın cinayetleri de ölümün dayanılmaz ucuzluğunu hissettiriyor. Son iki ayda yaşanan cinayetlere bakılırsa, bu sorunun bir kangren haline geldiği apaçık görülür.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Kadın Hakları Komisyonu, bu yaraya dikkat çektiği son raporunda, son 2 ayda öldürülen kadın sayısının 52’yi bulduğunu duyurdu. O rapora göre, 55 kadının bu saldırılar sırasında yaralandığı, 9 kadının ise tecavüze uğradığı gerçeği de yer alıyor.
Düşünsenize, 52 kadınımız yaşamını yitiriyor.
Bu cinayetlerin nedeni olamaz. Ama, katillere sorarsanız elbet bir neden söyleyeceklerdir. Akıllarına hiç o ucuzluk gelmeyecektir. Çünkü, kadına yönelik şiddetin failleri,, devlet tarafından zımmen de olsa korunuyor.
Yasaları erkek egemen bir ideolojik bakışla yorumlayan yargı mensupları, ‘’hafifletici nedenler’’ diye kabul ettikleri gerekçeleri, kadın katilleri açısından adeta af kalkanına dönüştürebiliyor.
Şimdi, bütün bu gerçekler orta yerde dururken, 13 yıldır ülkeyi yöneten siyasal zihniyete ve onun etkili-yetkili birilerine sormanın zamanı değil midir.
Ölümün bu dayanılmaz ucuzluğu konusunda bir diyeceğiniz var mı ?
Hükümet programlarınızda bu tür ucuz ölümleri engellemek için ne gibi düzenlemelere yer veriyorsunuz ?
Dahası mı ?
Öyle çok soru var ki, yazmakla bitmez. Ama, başlangıç için bu iki soruya yanıt verebiliyor olmaları bile umutlandırır bizleri.
Hadi bizi bir kez olsun mahcup edip, UMUTLANDIRIN,
Çok şey değil ki bu istediğimiz…