Ülkemizde, son dönemde gündemden düşmeyen savaş politikaları ve onların sonucu ortaya çıkan ölümlere tavır koyan sağlık meslek örgütlerinin bu konudaki duyarlılığı ve tepkisini paylaşmayı sürdüreceğim.
Onlar soruyor;
‘’Eğer öldürecekseniz, biz neden ter döküyoruz ?’’ diyorlar.
Eğer ölüm yaşama galebe çalacaksa,
Eğer hastaneler yaşlanarak tedaviye ihtiyaç duyan milyonlar yerine kurşun ve bombalarla parçalanmış gençlerin bedenleri ile dolacaksa;
Yaralıya şifa, hastaya derman olmaya çabalayanlar; hekimler, hemşireler, ebeler, diş hekimleri, eczacılar, teknisyenler, sosyal hizmet uzmanları, taşeron sağlık işçileri, laborantlar, hasta bakıcılar neden gece gündüz çalışıyor, çabalıyor ?
Eğer böyle devam edecekse;
Tek bir hastanın küçücük umutları büyük bir müjdeye dönüşsün diye binlerce hekim neden ameliyathanelerde ter döküyor ?
Ateşlenmiş tek bir çocuğu iyileştirmek için yanı başında sabahlara kadar on binlerce hemşire neden nöbet tutuyor ?
Doğumhanedeki bebekten, huzurevindeki yaşlısına kadar tek bir canın tedavi süreci aksamasın ve yaşama tutunabilsin diye, ilacını, tetkiklerini, grafiklerini temin eden, inceleyen, ulaştıranlar; eczacılar, laborantlar, teknisyenler, hasta bakıcıları neden gece gündüz koşturuyor ?
Bu soruların yanıtlarını, sağlık politikalarını piyasalaştıran, insan ölümlerini sıradanlaştıran savaş çığırtkanı politikaların mucidi olanlar vermeli…
Onlar diyor ki;
-Savaş politikacıları şunu çok iyi bilsin, biz bu işte yokuz! Savaş cephenize bizi yazmayın. Bizim gündemimizde savaş değil barış olacak.
-Aldığımız eğitimi, akıttığımız teri sizlerin politik hesaplarınıza alet etmemeye yeminliyiz, hastalarımız için kullanmaya kararlıyız.
-Bu soruna sessiz kalmadık, kalmayacağız, barış için her türlü demokratik mücadele yöntemlerini kullanacağız.
Evet, sağlık meslek örgütleri artık bu derece kararlı,
Savaş çığırtkanlığına ve politikalarına esir olmayacaklarını,
Tek bir can yaşatmak için gece gündüz çalışırken, genç bedenlerin savaş politikalarına kurban edilmelerini sessiz karşılamayacaklarını,
Ve dahası, bu topraklar üzerinde yaşayan halkların birbirine düşman edilmesini kabul etmeyeceklerini,
Savaşa karşı barışın yaşama hakim kılınması için mücadeleyi sürdüreceklerini büyük bir kararlılıkla söylüyor ve söylediklerinin arkasında durmaya çalışıyorlar.
Görevi yaşatmak olanların feryadına kulak verilmeli,
Onların durduğu doğru noktada onların duygularıyla buluşulabilmeli,
Ve, bir insan kazanmanın ne olduğunu onlardan öğrenebilmeliyiz…
Elimize yüzümüze daha fazla kan bulaşmadan,
Anadolu toprakları yüzyıl sonra yeniden tarafı olmayan kirli savaşlarla anılmadan,
Geleceğimizi emanet edeceğimiz genç bedenleri ve beyinleri daha fazla toprak etmeden,
Emperyalizmin daha fazla oyuncağı olmadan bağımsızlık ve yurtseverlik için, kardeşçe yaşanacak bir ülke için fedaya hazır olmalıyız.
Yarın belki çok geç olacak,
Bu savaşı durdurmalıyız, hemen şimdi…