Kadıköy’den Büyük Ada’ya giderken güvertede sakin sessiz bir ortam var…
Hayatın suda nasıl gittiğini hayranlıkla izliyorum. Yanıma birileri gelip gidiyor. Genelde futboldan, tv dizilerinden ve hayat pahalılığından söz ediyorlar.
Son kırk yıldır ülkemizde zaten felsefeden, edebiyattan, sanattan söz edilmiyor. Tüm aydınlık görüntüler kayıp oldu. Gazete bile okumuyoruz bari ben okuyayım dedim.
Gogol’un Ölü canlar kitabını okumaya başladım. Ölü canlar 1800 yıllarda Rus halkının nasıl çarlar tarafından soyulup sömürüldüğünü anlatıyor. Bir tür belgesel, aynı konuyu Dostoyevski ölü evinden notlar isimli eseriyle anlatmaktadır.
Gogol Dostoyevski anlatır da Tolstoy durur mu? O da üç ölüm isminde müstesna bir eser yazar. Dostoyevski’nin yazdığı bu eser çarın bir toplama kampında geçer. Çar bu eseri okur ve ağlar, adamlarına benim ülkemde böyle kötü şeyler yaşanır da benim neden haberim olmaz diye fırçalar.
Rus Edebiyatı’nın bu üç büyük eserini okumak gerek…
Bu eserleri okumadan ölümü ve yaşamı anlayamayız. Doğduğumuzdan hemen sonra yaşlanmaya başlıyoruz ve adım adım da ölüme doğru gidiyoruz. İşte bu durumu anlamak hayatı anlamaktır. Ne kadar yaşarsak ve nasıl yaşarsak ve hayattan beklentilerimiz ne olursa olsun tabutta mezardan ve Azrail’den kaçamayız, bundan dolayı dürüst yaşayıp dam gibi ölmeliyiz.
Bu güne kadar Azrail zengin fakir kimseye torpil yapmamış. Tolstoy, Dostoyevski gibi kent yaşamını anlatmamış, köy hayatını anlatmış. Dünyanın tanıdığı bu büyük yazar dayanıklı, sabırlı, yaratıcı, dünyanın en olgun, dünyanın en olgun insanıdır.
Bir seyyar birermiş hayatını insanlığa adamış yiğit bir sanatçıdır. Çarı ve dönemin emperyalistlerini önünde eğdirmiştir. Bu yüzden de kilise tarafından afaroz edilmiş. Mensubu olduğu sınıf tarafından da yalnız bırakılmış.
Bütün bu olaylar 1800 yıllarında geçer. İnsanlar dahil bu ülkede her şey çarlarındır. Çarlar tanrının yeryüzündeki belirtileridir. Eğitim yoluyla halk köleleştirilmiştir. Eğitimin bir tek amacı vardır o da halkın yöneticilerine onları üzmeden nasıl hizmet edeceğidir. Deniz yolculuğunu çok seviyorum, bir de yalnızlığı…
Yalnız kalınca insan ilk yapacağı iş geçmişini düşünmek oluyor sonra geleceği kurgular ve de gününün nasıl geçeceğini düşünür.
Ben de şu an aynı şeyleri yapıyorum. Ölü canlar, Ölü evinden notlar ve üç ölüm ne anlama geliyor? Dönemin Rusya’sındaki yaşamın ölü yarı ölü anlamına geliyor. Tabi bunları okumamız lazım. Bu felsefeyi iyi anlamak için. İşte insanın bir sıkımlık canı var ve türlü türlü huyu var…