ÖĞRETMENLERİN AHLAKİ TUTUMU VE SORUMLULUKLARI

 

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki; kamusal alanda, bizzat çeşitli düzeylerde yöneticiler eliyle, haksızlıklar, hukuksuzluklar, vicdansızlıklar, adaletsizlikler ve genel etik kurallarına uymayan davranışları her gün yaşar haldeyiz.

  Bürokrasinin bütün katmanlarında ve yaşamın her alanında, yeni bir yönetim anlayışı, tarzı ve kültürü oluşturulmuş durumdadır. Çalışanların arasında, tüm eşitsizlikleri, olumsuzlukları, haksızlıkları, dini referanslara bağlayarak, kaderlerine boyun eğen geniş bir kitle, bu süreçleri yaratan insanları, onların tarzını, kültürünü ve değerlerini ses çıkarmadan destekler duruma gelmişlerdir.

  Egemenlerin aslında özlediği, istediği insan ve toplum modeli tam da budur. Eğitimin her alanında yapılan baskı, hukuksuzluk, yanlı tutum, keyfi uygulamaları istediğiniz kadar ortaya çıkarın, belgelendirin kesinlikle bürokrasinin içerisinde bu itirazlar, kayboluyor, eritiliyor, çeşitli düzeyde ve kademede yöneticiler korunuyor. Hatta bu durumları ortaya çıkaran, kişilerin üzerine örgütlü bir şekilde gidilerek geniş büyük kitlelere göz dağı veriliyor. Bu durumdan dolayı çalışan geniş büyük kitleler şu ruh haline bürünmüştür. Boş verin dünyayı, kim kurtarmış ki biz kurtaralım, herkes işine bakıyor, biz de bakalım, hem uğraşsak bile ne değişiyor ki. Adamlar her şeyi kılıfına uyduruyor, düşüncesi hâkim düşünce haline gelmiştir. Böyle düşünenleri destekleyen pek çok olay gözlerimizin önünde yaşanmıştır.

 TSK mensuplarına yapılan Balyoz, Ergenekon; polislere yapılan Paralel yapı operasyonları, eğitim yöneticilerine yapılan ve devam eden hukuk dışı uygulamalar ortadadır. Hukuk, adalet, yargı birer araç haline getirilip, hukuksuzluğun kendisi oluvermiştir. Hal böyle olunca geniş büyük kitleler olanları izler haldedir. Toplumun sağ duyusu ve vicdanı tahrip edilmiştir. Her yerde çürüme hat safhadadır. Konfüçyüs’ün dediği gibi, “adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur geri kalan her şey onun etrafında döner”. Bu doğrultuda dürüstlük, tarafsızlık, saygınlık ve güven kamu malları ve kaynaklarını kullanım ilkelerine aykırı davranan, kendi çıkarı ve politik angajmanlarına göre kamuda hareket eden ve davranan herkesten hesap sorulmalıdır.

Gözümüzün önünde gördüğümüz her türlü haksızlık, hukuksuzluk ve keyfiliğe karşı mücadele etmeliyiz. Bu tavırlarımızı mümkün olduğunca örgütlü hale getirmeliyiz. Biz arada hem doğru eylemleri örgütlemeliyiz hem de doğru eylemi geniş kitlelerin anlayacağı ve destek vereceği koşulları oluşturmalıyız. Bu durum, halktan yana hareket eden yurt sever, devrimci öğretmenler için düne göre daha acil bir görevdir. Bu görevi yerine getirdiğimizde toplumsal eşitsizlik, haksızlıklar, vicdansızlıklar, çürüme, adam kayırma, kamuya ait talan son bulacaktır.

 Bunun kendisi yurt sever, devrimci öğretmenler açısından öğrencilere, velilere,  öğretmenlere ortak geleceğimize ve ülkemize karşı, ahlaki ve vicdani sorumluluğumuzdur.