Düşünün. Aynı işyerinde çalışıyoruz ve size karşı husumet beslediğim için patrona çıkıp hakkınızda hiçbir ‘’somut delil ve kanıt olmaksızın’’ asılsız suç ihbarında bulunuyorum. Patronsa üzerinize atılan iftirayla ilgili size tek bir soru dahi sormadan işten çıkartıyor. Ne hissederdiniz?
Ya da aynı okulda öğrenciyiz ve size karşı kıskançlık besliyorum. Müdüre çıkıyorum ve sizin hakkınız da hiçbir ‘’somut delil ve kanıt olmaksızın’’ yalan ifadelerde bulunuyorum. Müdürse sizi yanına dahi çağırmadan, ‘’neler oluyor?’’ diye sormadan okuldan uzaklaştırıyor. Ne hissederdiniz?
Ya da örneğin; öğretmen olduğunuz okulun müdürü sizi okulda istediği gibi at koşturmasına engel oluyorsunuz diye ‘’hiçbir somut delil ve kanıt olmaksızın’’ Milli Eğitim Müdürlüğüne şikâyet ediyor ve Müdürlük sizin ifadenizi daha almadan, yüzünüze dahi bakmadan, ‘’gel öğretmenim böyle bir ihbar var ne diyorsunuz’’ diye dahi sormadan sürgün ediyor. Ne hissederdiniz ?
Hayatlarımızın, hiçbir somut delil ve kanıt olmaksızın yalan, yanlış ve yanlı kişiler tarafından tayin edilmesi, emeklerimizin bozuk bir para gibi harcanması zorumuza giderdi değil mi? Hele şikâyet edenle şikâyete karşı işlem yapan kişi ve kurumların bu denli uyumlu ve işbirliği içinde savunma hakkını yok ederek, adalet duygusunu mahvederek ve insanların hayatlarını kahrederek cezalandırması isyan ettirirdi değil mi? Eğer sizde böyle düşünüyorsanız bu haberi lütfen okuyun ve bir öğretmenin adalet arayışına ses verin.
Kentin en kıymetli öğretmenlerinden Serdar Dikkatli ‘’hiçbir somut delil ve kanıt olmaksızın’’ üzerine atılan suçlamaların ardından ifadesi dahi alınmadan, Gebze Adem Yavuz İlkokulu’ndan yaklaşık 100 KM uzakta ki Kandıra, Kırkarmut Köyü ilkokuluna tayin adı altında sürgün edildi.
Öğrencileri tarafından çok sevilen öğretmen Serdar Dikkatli hakkında ki şikâyet ve soruşturmalar sadece bugüne ait değil. Serdar Dikkatli’nin açıklamasına göre Okul idaresi ve çevresindeki bir grup öğretmen, yıllardır yalan, iftira ve komploya dayalı faaliyetler içerisindeler. Çünkü Serdar Dikkatli sürekli şikâyet edildi ve İl Milli Eğitim müfettişleri tarafından incelemelerden geçti. Fakat iddiaların hiç biri doğru çıkmadı. İnceleme boyutunda kaldı. Ama İlçe Milli Eğitim müdürlüğü bu iftirayı atanlarla ilgili bir işlem yapmayınca iftiracılar düzenlerini bozan, yanlışlıklara çomak sokan bu öğretmenin okuldan gönderilmesi için dönemin siyasi gerilimlerini kullanarak sürekli şikâyet etti.
Son şikâyetleri ise Serdar Dikkatli’nin ‘’Cumhur Başkanına hakaret ettiği yönünde.’’ Ve şikâyete konu olan ifadeyle ilgili yine ne bir ses kaydı, ne görüntü... yani hiçbir somut delil ve kanıt yok. Bu sindirme, susturma yöntemine karşı Öğretmen Serdar Dikkatli ‘’artık Yeter’’ diyor ve hem kendi, hem benzer iftiralara uğrayan öğretmenler adına adalet arayışına başlıyor. Eğitim-Sen Gebze Yürütme Kurulu ise konuya dair şu açıklamayı yaparak, yalan ve iftira üzerine ifade veren öğretmen ve idarecilerle ilgili hukuksal işlem başlatacaklarını bildiriyor. Her şeyden önemlisi ise öğrenciler ve veliler Serdar öğretmenlerini geri istiyor.
Serdar Dikkatli aklı eşitlikten, özgürlükten, kardeşlikten yana atan, eğitimin gerçek anlamını ücretsiz, laik ve bilimsel olmasında bulan bu kentin gençlerini resimle, müzikle, tiyatroyla buluşturan, yüreği kültürle, sanatla, edebiyatla dolu olan koca yürekli bir insan. Böyle olduğu için daha önce cemaatçi kişi ve kurumların hedefinde oldu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Serdar öğretmenleri hedef alan cemaatçi kişi ve kurumların gerçek yüzleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Fakat Serdar öğretmen yine hedef olmaya devam ediyor. Gelin bu kentin Hasan Ali Yücel’i, Fakir Baykur’tu olan Serdar öğretmenin sürgün edilmesine karşı ses olalım. Ona sahip çıkalım. Çıkalım ki bir an önce yapılan yanlıştan geri dönülsün.