Bugüne kadar yaptığım bazı haberlere ve yorumlara, daha doğrusu haberi/yorumu niye yaptığıma/yazdığıma dair eleştiriler üzerinden…
Bu yoruma getirilecek olası eleştirilere atfen, mesleki ahkâm keserek başlıyorum.
Şayet sözünü ettiğim fırınların edindiği cezaya dair belgeyi ele geçirebilsem, konu haberdi. Belgeyi ele geçiremediğim gibi günümüz koşullarında edinme ihtimali vermiyorum. Bilgi edinme hakkına atıfta bulunarak dahi girişimde bulunmadım.
Yorumda konu edinmek de bu anlamda risk içermektedir. Ancak çok kaynaklı bir araştırma yaptım. Edindiğim üç isim üzerinden, ikisini kesinleştirdim. Onlar kesin şüpheli. Üçüncüsünün sadece ismi geçiyor.
Firmaların isminin bu şekilde teşhir edilmesinin yasal dayanağı olmayabilir. Çünkü vaka gıdada tağiş, yani gıdanın ürün içeriği üzerinde oynama vakası değil. Bazen Bakanlık dahi içeriğiyle oynanan ürünleri tespitinde firma isimlerini açıklıyor. Bu sebepten suçladığım kişilerin yalanlama değil ama niye isimlerinin teşhir edildiği gerekçesiyle hukuki kanallara başvurma “hakkı” olabilir. O riski şahsım adına üstleniyorum. Bence teşhir edilmeliler.
Habercilikte objektiflik önemli. Bu bir yorum, yorumculukta da aslında önemli. Anılan esnafın yanıt hakkı vardır. Ben Diliskelesi’ndeki iki esnafa, benim de tanıdığım ve onların da tanıdığını veya tanındıklarını anladığım bir kişi üzerinden bir çağrıda bulundum. Yanıtsız bıraktılar. Ancak yanıt hakları elbette süreli değil süreklidir. Açıklamada bulunurlarsa elbette değerlendireceğim.
Üstelik bu olması gereken objektiflik girişimine türlü riskleri göze alarak denedim. Ekseriyetle haber/yorum yayınlanmadan önce diyaloğa geçmeniz durumunda konuya dair açıklama yapmak yerine yayınlanmasının önüne, devreye gerekirse başka kişileri de sokarak geçmeye çalışıyorlar. Yaşadığım kimi vakalardan sebep baydığım, bezdiğim durumlar olmuştur.
Bu vakayı gündemde ısrarla tutmaya çalışmamdan Dilovası Belediyesi’nden, ilgili esnaftan, vesaireden, “Nemalanmadığımdan ötürü yazdığıma dair” olası ahlaksız iftiraları da göğüslemeye hazırım. Deneyim sahibiyim.
Bu kadar yeter galiba. Sadede geleyim…
**
Fırınlardan biri, Diliskelesi Mahallesi’ndeki Nur Fırın. Said-i Nursi Caddesi, No: 73 adresinde (www.menburada.com). Tosun soyadlı kişilere ait.
İkincisi; Bereket Fırın. Yine Diliskelesi Mahallesi’nde. Mehmet Ali Şahin adlı kişiye ait. Google baba üzerinden yaptığım taramada, ticari bilgi izlerine rastlamadım. Ancak ilginç, benim konumla çok ilgisiz bir konuyla haber olmuşlar. Bu yılın bahar aylarında hizmete giren fırına ait dört aracın lastikleri bıçaklanmış. Söz konusu saldırının fırın açıldıktan bir süre gerçekleştiği göz önüne alındığında sektör içi rekabette olmaması gereken bir eylem olasılığı mümkün.
Yukarıdaki iki fırın, kesin şüpheli.
Bir de Ramazan Aslan’a ait Aslan Ekmek Fırını için de aynı durum söz konusu gibi ama ikinci kaynak doğrulatması yapamadım. Google baba üzerinden yaptığım araştırmada firmadan.com sitesinde; Mimar Sinan Mahallesi, 512 Sokak, No: 26 adresinde faaliyette.
İsmine dair ihbar edinemediğim, benzer konumda bir fırının daha varlığından söz ediliyor.
Dilovası Belediyesi’nin basına geçtiği konuyla ilgili haber, ilginç ve kafa karışıklığı yaratıyor. Şöyle ki Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Fırıncılar Odası ile yapılan görüşmeler sonrası, iki fırının sözleşmeleri fesh edildi ve idari para cezaları kesildi.
İlk tereddüt ettiğim ayrıntı şu. Denetimi Dilovası Belediye Zabıtası mı yaptı, Kocaeli Büyükşehir Zabıtası mı?
Şahsıma ulaşan üç fırına dair bilgi var. Bir dördüncüsü de olduğu söyleniyor. Ama Dilovası Belediyesi tarafından yapılan o haber bilgilendirmesinde, fırın sayısı iki olarak ifade edilmiş.
Yine bir diğer vahim iddiaya göre, fırınlara iki gün kapatma cezası verilmiş ama sözleşme fesh edilmemiş. Kaldı ki büfelerin işletmecisi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olduğuna göre, sözleşmeyi fesih yetkisi de KBB de olmaz mı?
Bence Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin yetkili ve ilgili makamları konuya dair halkımızı aydınlatan bir açıklamada bulunmalı.
**
Takipçilerim veya bu konunun takipçileri bilirler.
Dilovası Belediye Başkanı Hamza Şayir’e söz konusu cezalandırmada aleni ihbara ve yerel basında çıkan haberlere rağmen niye bir ay beklediklerine dair ağır eleştiride bulunmuş…
Dilovası Belediyesi Basın tarafından yerel basına servis edilen haberdeki, “Dar gelirli vatandaşlarımızın aynı kalite, gramaj ve daha uygun fiyatlarla ekmek almasını sağlamak için açılan halk ekmek büfelerimizde kimsenin halkımızı kandırmasına izin vermeyeceğiz. Kimsenin halkımızın ekmeğinde gözü olamaz. Bundan sonra da denetimlerimiz aralıksız olarak sürecektir” sözlerinde ifadelerinin gerçekçi bir yaklaşım biçimi olmadığını ima/ifade etmiştim.
Sadece sözde değil özde, sadece teoride değil pratikte, öyle olmasını dilerim…