Dostoyevski kumar baz bir adamdı. Bir dönem bütün kazancını kumara verdi. Rulet oynardı, bir Avrupa gezisi sırasında bütün parasını kumara verince kaldığı otelin sahibi önce iştikakını kesti, sonrada otelinden kovdu. Bunu hiç umursamadı eşinin değerli eşyalarını rehinciye verdi. Aynı gün rehinciden aldığı parayı da kumara verdi. Bu kumar tutkusunu anlatan kumar baz isimli bir kitap yazdı. Dostoyevski’nin bu kumar düşkünlüğünün altında yatan en önemli neden sevgisizlik, horlanma ve aşağılanma duygusuydu babası ve kadınlar tarafından da ret edilmesi onun bu kumar tutkusunu daha da hastalıklı hale getirmişti.
Dostoyevski sıra dışı bir insan ve bir yazardı. İlginçliklerinden biride o çoğu kumar bazlar gibi kazandığı zaman değil kayıp ettiği zaman rahatlıyordu. Dostoyevski bir derdini daha büyük bir dertle bir sıkıntısını daha büyük bir sıkıntıyla anlatıyordu. Acı çekmek ve kayıp etmek onu rahatlatıyordu Dostoyevski’nin bu yöntemi ben psikolojik tedavi gördüğüm dönem hastanede yatan başka insanlarla da görmüştüm işlenen büyük cinayetlerin ve intiharların altında yatan nedenleri o hastanede anladım bakır köy ruh sinir hastalıkları hastanesi benim için insanları cinayetler laboratuvarı olmuştur.
Hiç kimse bir başkasından merhamet etmesini istemesin insanı ve toplumsal ilişkilerimizin arasında acıma hissi ve merhamet duygusu hiç olmasın merhamet dediğim şey zulmün bir parçasıdır. Halk arasında bilindiği gibi merhamet zulmün merhemi filan değildir. Sevdalarımızdaki öfkeyi, gururu ve aşağılanmayı hayatımızdan çıkardığımız zaman kimsenin acımasına ve merhametine ihtiyaç duymayacağız.
İnsan çok ilginç bir varlık içinde iyi ve kötü yan yana durur. Hangisini okşar ve beslerse o kalıp gelir Türkiye’deki kötülüklerin iyilikleri bastırmasının altında insanımızın kötülük taraflarını beslemesinden kaynaklanıyor. Bütün bu kötülüklerden kurtulmamızın önemli yöntemlerinden biri hüzünlenmek depresyona girmektir. İnsanı bir ihtiyaç bu böyle zamanlarda ancak insan kendine dönüyor ve kendisiyle yüzleşiyor. Ben kimim? Var olmamın ne önemi var? Hayat nedir? Nasıl yaşıyorum veya nasıl yaşamam gibi sorular soruyor. Bugün ben böyle bir zaman yaşıyorum bu bir haftada hayat karşıma bir sürü can sıkıcı acı verici olay çıkardı bir sürü insanla tanışmamı sağladı hepsi de güzel insanlardı çoğunu sevdim kimine sadakatle bağlandım
yaşamım boyunca doğrularımla, yanlışlarımla, iyi veya kötülüklerimle, hep kendim olmaya gayret ettim. En zayıf, hastalıklı ve en çöküntülük zamanlarımda kendimden utanmadım ben buyum bir başkası gibi olamam dedim. Anlatmak istediklerimi anlatmaktan düşüncelerimi söylemeden geri durmadım ama bilerek ve isteyerek yanlış yapmadım kimseyi incitmedim düşünceleri benden farklı olsa da onları sevmeye fikirlerine saygı göstermeye çalıştım. Benim gibi düşünenlerden daha çok düşünmeyenleri önemsedim. Herkesin kendisine söyleyemediği şeyler gibi benimde var. Utanacak çok şeylerim var insanda zaman gereklerine göre değişiyor. Artık günümüzde Tolstoylar, Dostoyevskiler Gılgamış’ın Enkidu’sü, Heresi Afrodit’i yok şimdi. Futbol, televizyon, müzik, politika Sümerleri, kısa dönemde boşanan eşler, çıkara dayanan aşklar, para için her şeyi yapan sahte insanlar kin var, öfke var, cinayet var, kıskançlıklar var, vs. vs. Hz. Süleyman hayatımda her şeye sahip olduğum her zevki tattım der sonrada her şey boşmuş der. Bence insana yeteri kadar yiyecek, barına bileceği bir ev, insanı şartlarda çalışabileceği bir iş yeter. Çok şeye sahip olma isteği aç gözlülerin, sevgisizlerin iki yüzlülerin isteğidir. Acılarınızı ve sıkıntılarınızı azaltmak istiyorsanız hastaları ziyaret edin acı çekenlerin acılarını paylaşın çocukları ve hayvanları sevin onları koruyun.