Seçimlere şunun şurasında bir hafta kaldı.
Siyasi partiler son dönemeçe girdi bile.
Son sözler söylenmeye hazırlık yapılıyor.
Çok ama çok tehlikeli bir noktadayız.
13 yıllık bir iktidarın sonunda genel seçimler iktidar için neredeyse “ölüm kalım savaşı” haline geldi.
Söylemler çok sert ve tehlikeli.
Ortada çok önemli haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk ve benzeri iddialar var.
İktidarın kaybedilmesi durumunda pek çok kişi için felaket nitelemesi yapılıyor.
Bu kaygı en tepeden en dibe kadar bir piramit biçiminde yayılıyor.
Bu yüzden neredeyse toplumun çok önemli bir bölümü etki altında.
İktidarla ilişki içerisinde olan hemen hemen her kademe politikacı, bürokrat ve hatta kamu görevlisi “iktidarı kaybetmemek için” elinden gelen herşeyi yapacak gibi bir hava var.
Buna karşılık sığınılacak çok fazla alan kalmadı.
Hukuk ve ahlak elbette en son sığınılacak liman olarak insanların önünde duruyor.
Buna karşılık iktidar ve kontrolündeki medya toplumun üzerinde “tam saha pres” bir uygulama içerisinde.
İktidar tüm bilimsel ve teknolojik imkanları kullanarak seçim çalışmaları yapıyor.
Artık 13 yılın sonunda söyleyecek laf, yapılacak vaat, verilecek umut olmadığı için şimdi “seçim kaybetmeyiz, seçimi kaybetsek” bile güç elimizde psikolojisi hakim.
Böylece toplumda bir umutsuzluk yaratılarak muhalif seçmenin sandığa gitmesi önlenmek isteniyor.
Geçmiş yıllarda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları değişik yöntemlerle geçiştiriliyordu.
Bu bayramda ise iktidar cömert davrandı.
5 günlüklük tatili gözden çıkarttı.
Ünlü bir strateji uzmanının söylediği sözler aklıma geldi; “en büyük zafer savaşmadan elde edilendir” sözüne bir ilave yaparsak “ en başarılı seçim sandığa gitmeden önce kazanılandır”ilkesine uygun hareket ediliyor.