Kritik dönemlerde hep ne yapmak gerektiği konuşulur ve tartışılır.
Ama ne yapılması gereken konulara bir türlü açıklık getirilmez.
Çoğu zaman yapılmakta olan hataların bizi rahatsız ettiği gerçeğinden hep uzak dururuz.
Gündelik hayatta değil, siyasette de durum ne yazık ki böyle.
Bu karmaşıklığı gidermek için bu zor dönemde yapılan hataları ısrarla sıralamak ve üzerinde durmak gerekir.
Biraz daha duruma açıklık getirmek gerekirse bu bir ne yapmalı yazısıdır ve aynı zamanda muhalif siyasetlerin halkı bugün ki şartlara ve kronik yenilgilere mahkum etmeme girişimidir.
Bir ölçüde de demokrasiden yana olan insanlarla dertleşme diyebiliriz.
Özetlemek gerekirse memleketin geldiği yer orta yerde duruyor.
Özgürlükler budanıyor, korku iklimi hakim.
Bunların hepsi doğru.
Fakat tek başına siyasal baskılara karşı liberal özgürlükleri merkeze alan kuru bir “demokrasi” söylemi etrafında toplumu mücadele etmeye çağıran yaklaşımlar sonuç vermiyor.
Halkın büyük çoğunluğu yaklaşan ve giderek derinleşen ekonomik krize karşı mücadele etme derdinde.
Hayat pahalılığı artıyor, zamlar ard arda kendini gösteriyor.
İşsizlik en büyük sorun.
Gelecek kaygısı taşıyan milyonlarca insan var.
Ballı yağlı ihale peşinde koşanların bir eli balda diğer eli yağda.
Bunların sesleri nedense oldukça gür çıkıyor.
Gelelim muhalefetin acıklı öyküsüne;
Hiç kimse yapılan yanlış işlere dur deme niyetinde değil.
Arada bir biz de buradayız, suya sabuna dokunmadan yapılan açıklamalar olduğunu söylemeliyiz.
En yaygın hatalardan birisi iktidar gibi olmak ona benzemek taklitçiliğidir.
Bu tutum belirleyen olmaz, olsa olsa belirleyici olana benzemektir.
Bunun varacağı yer utangaçlıktır.
Bunun varacağı yer din iman diliyle konuşmak ya da iktidar bloğunun şöven söylemlerini tekrar etmektir, toplumun gerçek sorunları gizlemeye çalışmaktır.
Konumuz inançlar veya kimlikler değil.
Bu ülkenin insanları huzur güven içerisinde yaşamasını garanti altına alacak ortak demokratik kuralları birlikte saptanmasıdır.
Çok şükür benim memleketimin insanı iyi kötü politika biliyor.
Bir dokun korkusu yoksa herkesin maşallah söyleyecek yığınla sözü vardır.
Anlayacağınız bu topraklarda sorunlar da sıkıntılar da bitmez.
Ancak güvensizlik öyle bir noktaya geldi ki, pek çok insan mesih bekler gibi yeni bir Mustafa Kemal beklentisi içerisinde.
Bir kurtarıcı beklemeyeceğiz, bir kurtarıcı gelecekmiş gibi kendimize güveneceğiz.
Bu işin başka yolu da yok, çıkışı da yok.