Laiklik ve temel insan haklarına yönelik saldırılar hergün biraz daha kurumsallaşarak yaygın bir hal alıyor.
“Laik yaşam, laik eğitim ve laik düzen” tutumunu benimseyen insanlar açısından ne yapmalı sorusu giderek daha bir önem taşıyor.
Toplumsal ve siyasal kriz ekseni derinleşiyor.
AKP’li Ayhan Oğan’ın “yeni bir devlet kuruyoruz” sözü boş değil.
Kendi partisi içerisinde bile yeterince tepki görmedi.
Bunu “kişisel bir görüş” olarak algılamak büyük bir yanılgı olur.
Bu söylemin arkası ve önü hergün yeni açıklamalarla dolduruluyor.
Laik eğitim talebini, mücadelesini merkezine yerleştiren kesimler bu süreçte yapacakları çok önemli konular olmalı.
Yeni eğitim öğretim döneminde müfredatlarda cihat ve şeriatla eğitim daha da dinselleşecek.
Bunun ilk emaresi nikah yetkisinin imamlara verilmesi ardından kimsesiz korunmaya muhtaç çocuklar devlet güvencesinden çıkartılarak tarikat vakıflarına teslim ediliyor olmasıdır.
Diyanet ve islamcı vakıflar eğitimden sağlığa her alanda kamu kurumları içerisinde söz sahibi olmayı sürdürecek.
Prof. Dr. İzzettin Önder’in yazmış olduğu makalesi tam da bu konuları içeren nitelik taşımakta.
Toplumu bölerek beyin göçünü dışlayarak, tüm kurumsal erklerin bir kişide toplandığı güç ile devlet değil ancak böyle bir yapı ortaya çıkar.
Bizim kuşak 24 Ocak ekonomi kararlarını çok iyi hatırlar.
Planlı ekonomiden uzaklaşırken merhum Turgut Özal ne demişti; “bize plan lazım değil, pilav lazım”...
Ne zaman ki planlı ekonomiden uzaklaştık toplumun yoksul kesimleri örgütsüzleşti ve kaybetti.
Bugün ülkemizde ne plan var ne rekabet edecek sanayi ne de güçlü eğitim kurumları...
Bireysel çürüme kaba güçle telafi edilmeye çalışılırsa, edilemez!
Bugün ki iktidar oluşturmaya çalıştığı yeni düzen bireysel gelişme yerine toplumu parçalayan kaba güce dayandırılma yönünde ilerlemektedir.
Bu oluşumun biri nedenlere diğeri ise amaca dayanmaktadır.
İktidarın sertleşmesinin amacı sadece içerideki durumla alakalı değil.
Giderek bir Ortadoğu devleti olma girişimleri kenidini daha belirgin bir şekilde göstermekte.
Dış politikada ki başarısızlıklar ülkemizi, bölgemizde yanlızlaştırdı.
Aynı zamanda da itibarsızlaştırdı.
Bunu sadece güvenlik düzleminde değil diplomatik, ekonomik, toplumsal alanda da maliyeti büyük olur.
Türkiye Ortadoğu’yu yeterince bilmiyor, bölgeyi tanımak için din ve mezhep bağı yetmiyor.
Dini eğitim almak, dindar olmak, islamcı, muhafazakar siyaseti benimsemek, islam dünyasını bilmek anlamına gelmiyor.
Bu yüzden neler olduğunu bir anlayabilsek belki daha akılcı politikalar izleme şansımız olur.
Tehlikenin de farkında olmuş oluruz.