Her hafta , köşemin başına geçtiğimde ne yazayım diye düşünüyorum.
Güzele dair bir şeyler arıyorum yazacak.
Mutluluğa, umuda dair...
İzliyorum, okuyorum, araştırıyorum...
Acaba gözden kaçırdığım var mı?
Yaşadığım yerel bölgeden, ülkemden içimize su serpecek olaylar, durumlar bulabilir miyim?
Maalesef göremiyorum, bulamıyorum!
Başımı ne yana çevirsem olumsuzluklarla karşılaşıyorum.
Yıllardır öncelikle yakın çevredeki düzeltilmesi gerekenleri yazıyorum.
Yapılması gereken yolları...
Yıllardır eziyet yaşatan Mutlukent Gosb girişi mesela.
Bir türlü düzeltilmeyen, adı çile olan alt geçit...
Bir dal- çık yapılsa sorun bitecek.
Yapılmıyor...
Neden?
Bunun açıklamasını bir yapın bari biz de anlayalım.
Zat-ı muhteremlerinizi rahatsız etmeyelim.
Gerçi, rahatsız olsanız eyleme geçersiniz.
Dilinizi, alfabenizi bulamadık bir türlü.
Anlatabilmek için hangi lisanı kullanmalıyız?
Hiç gerekmediği halde , bütün yolları kazıp kazıp köstebek yuvası haline getirdiniz.
Her yerde boşuna yapılan sözde yol yenileme çalışmaları...
Bozup, kazıp duruyorlar.
Sürekli bunu yapmayın artık.
Bitmedi aç gözlülüğünüz!
Doyamadınız!
Sonuç yok.
Sorunlar aynı!
Neden?
Diğer konu hastaneler...
Değişmeyen sorunlar devamı...
Kime dokunsak bin ah işitiyoruz.
Doktor 'can güvenliğim yok' diyor.
Hasta 'bana kötü davranıyor' diyor.
İkisi de doğru söylüyor.
Hasta çokluğundan, sistem bozukluğundan bunalan doktor kardeşim, yaşadığın olumsuzlukları hastalara yansıtma.
Çözüm bu değil, çözüm onlarda değil!
Randevu alınamıyor.
Neden olarak doktor yok deniyor!
Özel hastaneler ultra fahiş fiyatlarda.
Bunun muhatabı kim?
Hükümet?
Devlet?
Neden?
Ekonomi berbat ötesi!
Güven desek , kimsenin can güvenliği yok!
Trafikte, sokakta, hastanede, okulda her yerde...
Sürekli cinayet haberleri...
Bir takım varlıklar, can almayı hak görüyorlar kendilerinde!
Daha dün bir müzisyeni, istedikleri parçayı çalmadığı için katletti üç sütü bozuk!
Bürokrat imişler üstelik!!!
Liyakatsizliğin sonucu bunlar.
İçi bomboş olanlara koltuk vermenin kaçınılmaz kötü sonuçları.
'Sonradan görmeyi padişah yapmışlar, önce babasını kesmiş' demek bu olanlar.
Hak edene , hak ettiğini vermemenin nihayetleri...
NEDEN?
Çok basit cevabı..
Herkes kendiyle barışacak önce, kendini eğitecek, donatacak ki pencereleri açılsın bir çok perspektife manzara olan.
Görüş gelişecek, güzelleşecek.
Empati gücünü geliştirecek ve böylece otokontrollerine sahip olunacak.
Sır çok basit:
Kendimize yapılmasını, söylenmesini istemediğimiz hiç bir şeyi kimseye yapmamak ve söylememek...
Herkes böyle davrandığında, bütün sorunlar, kaoslar, olumsuzluklar siliniverir yer yüzünden.
Oldu, oldu, oldu...