Yazmayacaktım artık.
Kalemimi tutacak dermanım kalmadığı için.
O kadar çok acıyor ki canım ve o kadar çok öfkeyle doluyor ki yüreğim çoğu zaman.
Yok diyorum, artık yazmayacağım.
Çığırından çıkan insanların yaptıkları karşısında hiçbir şey yapamadan seyretmek kadar
zor yok dünyada...
Ve yapabildiklerimizin yetersizliğini taşımak ağır bir yük.
Daha büyük farkındalıklar yaratmak için, kocaman olmak gerek.
Seyretmek, okumak ve yazmak eylemleri hiç bu kadar zor gelmemişti.
Güzel şeyler yazmak istiyorum.
Kötüye dair hiçbir eylemin olmadığı...
Hele bütün kötülüğü kapitalizme, emperyalizme yüklemiyorlar mı?
Çıldırıyorum.
Emperyalizmim çarkına sıkıştırılmış kapitalist toplumların kaçınılmazları bunlar...
Demiyorlar mı!
Bu sistemi yaratan senin çıkarcı, pasif, vurdumduymazlığın kardeşim diyerek,
çığlık çığlık bağırmak işitiyorum.
Bağırıyoruz da gerçi ancak değişen ne?
Körler duysun diye haykırıyoruz!
Sağırlar okusun diye yazıyoruz.
Dilsizlerin yerine konuşuyoruz!
Ne değişiyor?
İşte bu, Firavun mezarlarındaki labirentler gibi sonuçsuz...
Dilek Doğan öldürüldü.
Kaza kurşunuyla güya, aslında bilerek, kin dolu bir yaratığın tetiğinden çıkan minicik bir kurşun
parçasıyla.
Serçe parmağının en fazla üçte biri kadar olan o kurşun parçasıyla, bir yaşam söndü.
Ne oldu?
Ayaklandılar, sosyal iletişim sitelerinde kin, öfke, hınç dizelerde ayyuka çıktı.
Sonra sönen balon gibi tıssss!
Kayseri'de ruh sağlığı bozuk bir yaratığın, bir meleğe, bir çocuğa yaptıkları yayınlandı.
Ne okuyabildim, ne seyredebildim, ne işitebildim bir anda.
Yavaş yavaş öğrenebildim.
Düşünemeyeceğim ve asla yazamayacağım kadar korkunç bu olanlar.
Lanet etmek, öfkelenmek, hınç duymak bir çözüm getirmez.
Çok ciddi bir sistem bozukluğunun sonuçları bunlar.
Bu sistem yani yönetim bozukluğunun giderilmesi gerekiyor.
Bütün bu kötülüklerin durması için tek yapılması gereken bu.
Bu yönde ne yapılması gerekiyorsa, onun farkındalığını yaratmak gerekiyor.
Bunun için de üç-beş gün yazıp, konuşup vicdanımızı rahata erdirmeyelim lütfen.
Bir canlının başına gelen bir kötülükte, bizim de katkımız var.
Sahip çıkmadan seyretmek, eylemi yapan katil veya psikopata yardım etmektir.
Cinayete, şiddete ortak olmaktır.
İşkence gören her canlı, bizden bir parçadır.
Ben kendi adıma yazıyorum ki, bu kadar vahşete ortak olmayı taşıyamıyorum artık.
Yazmak bile azap veriyor.
Aynaya bakıp, insan olduğunuzu hatırlayın!
Hatırlayın çünkü insanların bir aklı bir de yüreği var, unuttuğunuz.
Bu haftaki yazım da iyi oldu deyip, kalkmayalım masadan.
Ya da üç-beş arkadaş toplanıp memleketin tüm sorunlarını tartışmayalım.
Tartışınca hallettiğinizi düşünüyorsunuz, üstelik inanıyorsunuz da.
En güzel üslupla haykıralım, anlatalım hep birlikte.
Sanat gibi sihirli bir değnek var elimizde...
Şiirlerle, tiyatro oyunlarıyla el ele vererek çıkalım meydanlara.
Çoğalalım, dev bir çığ olalım.
Yitirdiğimiz bütün canlara bunu borçluyuz.
Çünkü sus'tuk!
Sus'uyoruz.
Susma-yalım...