Ülkemiz de gündem o kadar hızla değişiyor ki bir dakika önce tartışıp, konuştuğumuz şey anında unutuluveriyor.
Deprem gibi.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi ağır şekilde etkileyen ve büyük bir yıkıma neden olan deprem gündemimizde neredeyse yok.
Birkaç TV kanalı dışında medyada haber olarak pek yer bulmuyor.
Ki bazı TV’ler ise depremden çıkarım elde etmek için şov yapanları, yalan yanlış şeyleri haber diye yutturuyor.
Oysa acı ve yıkım büyüktü.
Anlatılmayacak, yazılmayacak kadar sarsıcı, kötü..
On binlerce bina yıkıldı, kullanılmaz hale geldi, ağır hasar gördü.
Resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde (Aslında sayı daha yüksek…) insan kaybı var.
Yüz binin üzerinde yaralı, yitip giden hayatlar.
Kayıp çocuklar var.
Sıcak yuvalarında annesinin, babasının yanında mutlu bir şekilde uykuya dalan ve bir daha o uykudan uyanamayan bebekler, çocuklar…
Deprem sonrası bedenleri gibi varlıklarından da bir iz bulunamadı.
Böylesine devasa, unutulmaz ve sarsıcı acılar yaşandı.
Ateş düştüğü yeri yakar misali bu acıları sadece yakınlarını yitirenler yaşamaya devam ediyor.
Ömür boyunca unutmaları mümkün olmayacak.
Depremin yaşattığı acı ve yıkımı unutanlar deprem gerçeğini ise göz ardı etmeyi sürdürüyor.
Tektonik plakaların kesintisiz yer değiştirdiği ülkemiz coğrafyasında depremi ‘kader’ diye savuşturmaya çalışıyorlar.
Yapacak bir şey yok, daha öncede olmuştu, elden ne gelir diyorlar.
Deprem öncesine dönük ciddi hiçbir çaba, çalışma ve hazırlık yok gibi…
Oysaki deprem bu ülke topraklarında her an olabilir ve çok daha büyük yıkım, acıları yaşayabiliriz.
Yaşanan deprem felaketini unuttunuz, unutturdunuz diyelim peki olması muhtemel bir deprem için ne yapacaksınız?
Bu soruyu sadece yetkililere değil, sıradan her yurttaşa soruyorum.
Deprem gerçeği hiç umurunuzda değil mi?
Siz sessiz ve seyirci olarak kaldığınız, yönetenlere sesinizi yükseltmediğiniz sürece deprem çok daha büyük acıları yaşatabilir.
Kaderci değil bilinçli yurttaşların olduğu ülkelerde yönetenlerin aymazlıklarına geçit verilmez.
Bilimin yerini ‘kadercilik’ almaz!
Görevinden kaynaklı sorumluluğu içinde ki yetkililer ‘istifa’ seçeneğini kullanır.
Bizim ülkemiz de böyle bir şey gören, duyan var mı?
Yok!
Sonuç olarak, coğrafya kaderdir demememiz, bilimin ve çağın gereklerine göre doğal afetlere hazırlık yapmalıyız.
Elbette yaşam sürüp gidiyor, acılar bir şekilde zaman içinde soğuyor fakat unutturmamak gerekiyor.
Unutmayalım ki, yıkıma karşı çare bulalım!