‘’Nâzım Hikmet, ülkemizde toplumcu sanatın buz kıranı, toplumcu gerçekçi şiirin öncüsü, ustası ve yapı taşıdır. Gerek kendi döneminde ki sanat üretimlerine gerekse bugün yapılan sanat çalışmalarına baktığımız da hala onun açtığı yolda ilerleyen şairleri görürüz.’’ demiştim onun için kaleme aldığım son yazımda. Devam etmek isterim.
‘’Ellerinde kitapları, türküleriyle geldiler / dalga dalga aydınlık oldular, / yürüdüler karanlığın üstüne, / meydanları zapt ettiler.’’ şiiri 1960 yılında Adnan Menderes yanlısı bir polis amirinin emri ile öldürülen öğrenci Turan Emeksiz için yazılmıştır. Fakat bu şiir başta 68 kuşağının ve 68’den sonra gelen tüm gençlik hareketinin en çok seslendirdiği şiir olmuştur. Nâzım 1960 yılında Sovyetler birliğinde sürgündedir. Fakat ruhuyla, şiiriyle öğrenci eylemlerinin içinde yer alır. Bu şairin büyüklüğünü, şiirinin gücünü de gösterir.
1970-80 yılları arası kırlardan kentlere yoğum bir göç yaşanır. Bu göç ile işçi sınıfının gelişimi sadece filmlere, romanlara değil şiire de yansımış, emek mücadelelerine şiirler yazılmıştır. Çoğunlukla işçi sınıfının sanat ve edebiyata konu olmaya başladığı yıllar da bu dönemdir. Oysa Nâzım Hikmet ‘’Türkiye de işçi sınıfı var mı? Yok, mu?’’ tartışmalarının yapıldığı yıllardan çok daha önceleri yani 1962 yılında ‘’Türkiye işçi sınıfına selam, / selam yaradana, / tohumların tohumuna, / serpilip gelişine selam’’ şiirini yazmıştır. Serpilip gelişen bir emek hareketinin müjdesini vermiştir.
1980 darbesi sonrası şiirimize sinen suskunluğu ve susuzluğu mücadele eden insanlar, yine Nâzım’ın şiirlerine sarılarak gidermiştir. ‘’Mesele esir düşmekte değil, / teslim olmamakta bütün mesele!’’
Bugüne baktığımızda Nâzım Hikmet’in 1900’lü yıllarda yazdığı şiirler 2023’ün okurunu bile derinden etkileye biliyor. Mitingler, basın açıklamaları onun şiirleriyle başlıyor yada onun şiirleriyle bitiyor. Bırakalım eylem yada mitingleri, Nazım Hikmet’in şiirleriyle insanlar birbirlerine aşk ilanı yada evlenme teklifi bile ediyor.
Ömer Hayyam bin yıl önce yaşamıştır ve bin yıl sonra bile yazdığı şiirler güncelliğini korur. William Shakespeare okuduğunuz da şaşırırsınız. Çünkü şiirlerini 1500’lü yıllarda yazmıştır ama yazdıkları bugünün okurunda hayranlık yaratır. Bence Nâzım Hikmet’te çağının çok ötesinde bir şairdir ve ölümünden değil altmış yıl, altı yüz yıl sonra bile anılacak ve hatırlanacaktır.
Mitingler, eylemler yine onun şiirleri ile başlayıp onun şiirleri ile son bulacak, ayrılık ve aşk ilanları onun şiirleriyle yapılacaktır.