Ülke öylesi kötü bir ekonomik sarmalın içinde ki, kimsenin ayıklayamayacağı zorluklar önümüzde.
Zorluklar dedim de, aklıma Zorlu Holding geldi. Bu anlı şanlı holding iflasın eşıiğine gelmiş.
Bu konudaki bomba patladı, patlayacak. Seçim sonrasına kadar saklanır belki.
İflası eden Ülker grubunun varlıklarını elden çıkartmaya çalıştığını dünya alem biliyor.
Sabancı Holding borç ödeyemiyor, bu yüzden duyduğuma göre varlıklarını yabancılara sunuyor.
Zaten, malikanelerini de yurt dışına taşımadılar mı ?
Honda Türkiye fabrikasını kapatıyor, başka bir ülkeye taşınıyor.
Toyota ve Mercedes üretimi azaltıyor ve işçi çıkarıyor.
Anlı şanlı Eczacıbaşı ilaç tedarikinde sıkıntı yaşıyor. SGK ve özel sektörden alacaklarını tahsil edemiyor.
Bu haldeki şirketin mali durumu iyi olabilir mi ?
Borusan Holding bu yıl dış pazardan aldığı araç miktarını düşürmek zorunda kaldı, fabrikalarından işçi çıkarıyor.
Borçlarını ödeyemez hale gelen THY resmi olarak iflas etmiş durumda. Bu yüzden neredeyse uçaklarının teknik bakımını bile yapamıyor.
Koca koca şirketlerin haline bakar mısınız ?
Hal böyleyse, ekonomi iyi olabilir mi ?
Bu ölçekteki şirketler bu halde ise daha küçükleri ne durumdadır dersiniz ?
Dara düşen konkordato ilan ediyor, bankalarla borç öteleme ve yeniden yapılanma görüşmeleri için masaya oturuyor.
Ama, ne yaparlarsa yapsınlar, üretim maliyetlerini azaltan ve de üretimi teşvik edip destekleyen politikalar olmadığı için bu sarmaldan çıkış yok.
Batan batacak, uluslararası tekelci sermaye bir biçimiyle ayakta kalmayı becerenlerle yol yürümeyi ve sömürüyü devam ettirmeyi deneyecek.
Peki, sessiz mi kalacağız ?
Hep izleyici mi olacağız ?
Seçimden sonra her şeyin çok daha kötü olacağını görmemek saf dillik olur.
Bu politikalar iflas etmiştir.
Karnımızı doyuracak gıda bile bulamaz hale gelmeden daha derin düşünmek gerekmiyor mu ?
Venezuela ve benzeri ülkelerde yaşanan ekonomik krizlerin nelere yol açtığını görüp unutmadan, bize özgü bir çıkış yolu yaratmalıyız.
Bunu yaparken de, hiç kimseyi ötekileştirmeyen, temel derdi üretim ve hakça paylaşım olan bir modeli hayata geçirmeliyiz.
Nasıl olacağının örnekleri var ülkemizde.
Aslında hiç bilinmeyen bir şeyden söz etmiyorum. Yüzünü halkına ve üretime dönebilecek sermayedar ve siyasetçi olması yeter. Sonrası, çalışmaya ve dünyanın hiçbir ülkesine nasip olmayan verimlilikteki topraklarımızı işlemeye, doğamızı insanlar için değerlendirmeye ve oluşan birikimi de yine insanlarımız için kullanmaya bağlı.
Tabi ki, bir de samimiyete ve halka karşı olan sorumluluğunu yerine getirmeye.
Gerisi koca bir YALAN...