Nar ateş demektir.
Narin, kırılacak kadar ince yapılı...
İncecik bir çiçeği hunharca parçalayıp yok ettiler.
Ateş düştü yüreklerimize.
7 Yaşındaki İkranur...
9 Yaşındaki Mert...
6 Yaşındaki Gizem...
5 yaşındaki Ecrin...
4 yaşındaki Irmak...
4 yaşındaki Leyla...
8 yaşındaki Eylül...
Bunlar binlerce kayıp çocuklardan birkaçı.
TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 0-17 yaş arası toplam çocuk sayısı 22 milyon 206 bin 34.
Nüfusun yüzde 43.6'sını çocuklar oluşturuyor.
3 çocuktan biri, açlık sınırı altında yaşam savaşı veriyor.
Okula giden 10 çocuktan biri çalışıyor.
Cezaevlerinde 1373 çocuk var.
Son iki yılda en az 133 çocuk , Narin gibi yaşamını yitirmiş.
Bu sayının çok daha fazla olduğunu düşünüyorum.
Yalnızca 6 ay içinde 343 çocuk 'önlenebilir sebeplerden' hayatını kaybetmiş.
195 çocuk ihmal sonucu yitirilmiş.
28 ev içi fiziksel güvenlik nedeniyle gerçekleşmiş ölümler.
95'i trafik kazalarında...
44 çocuk kentsel-kırsal açık alanda...
95'i trafik kazasında...
15 çocuk yangında...
23 çocuk cinsiyet temelli akran şiddeti-tacizi ile koparılmış hayatlarından.
Ne yazsam bomboş gelecek...
Hissettiklerimi sözcüklere sığdırmak mümkün değil!
Bildiğim alfabeler yetersiz kalıyor...
Ne yaşadığımı bilmiyorum demek, duygularımın en yakın dışavurumu olabilir belki...
Hüzün...
Elem...
Keder...
Çaresizlik...
Utanç...
Huzursuzluk...
Sabırsızlık...
Anlamsızlık...
Kin...
Nefret...
Öfke...
Hepsini aynı anda, tek duygu gibi hissetmenin tanımını bilmiyorum.
Sol yanımda yanan bir buz dağı var sanki.
Volkanik bir buz dağı!
Pek çoğumuz aynı hislerdeyiz muhtemelen.
Günlerdir, çaresizce ekranlarda seyrettiğimiz on binlerce insan var.
Daha önce yüzlerini hiç görmediğimiz, sesini duymadığımız, isimlerini bilmediğimiz çocuklar...
Binlerce yabancı...
Bir o kadar da kanın gibi yakının hissetmek, ne tarifsiz...
Ağlamak kifayetsiz..
Yüreğimiz çığlık çığlık...
Hissedilen keşmekeşi, girdabı, tsunami şiddetini ifade etmekte zorlanıyorum...
En baskın hissedilen duygu büyük bir öfke !
Bu da 3-5 sonra unutulup gidecek.
Diğer çocuklar gibi.
Bu felaketlerin yaşanmasına sebep olanlara, ne desek ne yapılsa yetersiz...
Türkiye'de çocuk güvenliği noktasında çok ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
Sistem, kanun, yasalarda değişiklik yapılması bir zorunluluk çoktan beridir.
Artan muhafazakarlığa paralel seyreden aile odaklı politikalar, çocukları korumuyor.
Hatta daha savunmasız ve geçirgen hale getiriyor.
Aile mefhumu sadece erkten oluşuyor.
Kadının adı yok!
Çocuğun adı yok!
Narin kız ile yaşananlar, çocuk güvenliği bağlamında anlamlı bir değişim yaratmalı!
Ülkemizin çocuk güvenliği konusundaki güya süren mücadelesinde, bir istatistik sayısı olarak kalmamalı!
Cezalar ağırlaştırılıp arttırılmalı, koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanmalı...
Yapılması gereken çok şey var...
Yazılacak hiçbir şey...