Taksinin içindeki genç adam,yolun ortasından kendisinin de önünden geçen orta yaşlı köylü kılıklı adama: hey ! Burası İstanbul başka İstanbul yok seni bu şehre getiren trenin kendini köyünde tarlada mı sanıyorsun! Onlarca araba senin yüzünden birbirine girdi. Trafiği mahvettin. Adam şoföre ne dediyse şoför sen benim kim olduğumu biliyor musun özür dileyecek yerde küfür ediyorsun dedi. Adam kaldırıma çıktı hiçbir şey yapmamış gibi pişkin pişkin arabaların arkasından verdi veriştirdi gerçekten yazık İstanbul sana Sokrates’e bir gün biri sokakta ağza alınmayacak küfürler ediyor böyle adamlar her asırda her yerde vardır sözlere bak sen bir alçaksın insanları devlete karşı kışkırtıyorsun gençlerin beyinlerini karıştırıyorsun koca aptal ahlaksızlık senin yüzünden çoğaldı vs vs laflar eder filozof adama gülerek yoluna devam ediyor bu hadiseyi izleyen Sokrates’e kimileri o aptala niye ağzının payını vermedin yuh olsun senin gibi filozofa der Sokrates benim için üzülmeyin kim bilir adamın ne derdi vardı onu birileri bana hareket etsin diye de kullanmış olabilirler sizlere de birileri hak etmediğiniz şeyler söylerse aldırmayın sevgili okurlar filozof olmak iyi insan olmak kamil olmak böyle bir şey şimdi gelelim Napolyon’a ne ilgisi mi var diyeceksiniz yeryüzünde parayı kutsallaştıran adamlardan biri de bu Napolyondur o bir para hastasıydı kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin benim gözümde de beş para etmez kibirli şımarık biriydi o milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu o ölüler onu tatmin etmemiş olacak ki yazarların şairlerin kendisini övmelerini istemiştir hep ünlü yazar Balzac Napolyon’un kılıçla halledemediklerini ben kalemle halledeceğim der bu tür azgınlaşmış kimseler sonunda mutlaka bir duvara toslarlar bilenler bilir Napolyon’da gitti Ruslara tosladı (1815) Tolstoy bu savaşı savaş ve barış isimli eserinde tüm detaylarıyla anlatır Ruslar önce Fransızları Napolyon’u sonra da dünyanın lanetlilerinden biri olan hitlerin sonunu getirmiştir bu yüzden Rusları çok severim sevgili okurlar yeryüzünün lanetlileri bitmez bugün yoksullara garibanlara savaş açmış olan İsrail başbakanı Netanyahu bu lanetlilerden biridir sonunda Napolyon ve hitler gibi o da mutlaka bir duvara toslayacaktır Napolyon’dan söz açılmışken bir gün kültür danışmanına o günlerin Almanyası’nda en önemli fikir adamı kimdir diye sorar danışman Goethe’nin ismini söyler ne yazmış ne çizmiş diye sorar o da genç wertherın acıları isimli eserini söyler Napolyon Mısır seferi sırasında komutanlarının bu kitabı okuduklarını görünce çok kızar komutanlara bırakın o zırvayı onlarla zaman geçireceğinize tarihle ilgili kitaplar okuyun der sonra çok merak eder goetheyi ülkesine davet eder sonunda da bir goethe hayranı olur sevgili okurlar okuyanlar bilir Dostoyevski’nin suç ve ceza isimli eserinde bir cinayet işlenir roman kahramanı Raskolnikov yaşlı tefeci bir kadını öldürür öldürmeden önce sorgulamasında Napolyon insan öldürebiliyorsa ben de öldürürüm insan olarak benim neyim ondan aşağı der bu tür cinayetleri işleyenler Napolyon’u hep örnek almışlardır bu yüzden diyorum ki nerde ne kadar Napolyon varsa hepsinin canı cehenneme en başta da faşist general Kenan evrenin Bütün bunları yazmamın nedeni kötüleri anlatmaktır o trafiği aksatan adamı da bu yüzden anlatmaya çalıştım yeryüzünde ben kötüyüm zekasızım diyen bir tane insan bulamazsınız ama ne yazık ki milyonlarca insan var kötülerin listesinde onun ismini söylemek gerçekten önemli kim derseniz elli bin insanın ölümüne sebep olan Netanyahudur mesela topal Timur ,Sezar daha nice nice diktatörler yeryüzünü kana buladılar yoksul gariban insanları savaşlarda ölümüne sebep oldular ünlü Rus şairi eserlerinin birinde yüksek makamlarda olan bir bürokratın bir köylüye sen tekmeden ve küfürden anlarsın der Puşkin bu adamın öyküsünü ve adama ait bir de şiir yazmıştır ne yazık ki insanlık halen kendisine yakışan adaletli eşitlikçi bir düzeni kuramadı çok merak ediyorum köylüye hakaret eden o bürokrat hakir gördüğü o köylülerin ürettiği yağı balı peyniri hangi hakla yiyerek beslenmiştir yedikleri zehir zıkkım olsun ne yapayım ben de kötülere isyanımı ancak böyle gösterebiliyorum yoksa yediklerinin zehir olmadığını ben de biliyorum büyüklerimiz bize haksızlık yapanlara beddua etmemizi söylerdiler öte türlü yakalayıp cezalandırıyorlar sevgili annem daraldığı bunaldığı zaman babama beddua ederdi o yoksulluğumuzun babamın yüzünden olduğunu biliyordu oysa babam köyün en çok çalışan adamıydı hırsızlık türlü kötülükler yapmadığı için yoksul yaşadı ve yoksul öldü annem de ölene kadar yoksulluğumuzun sebebini babamda gördü zenginin malı yoksulun çenesini yorarmış derler bende bugün öyle yaptım biraz ama bu tür şeyler başka nasıl yazılır ki kırk yaşını geçmiş evlenememiş bir adamla tanışmıştım ona neden evlenmediğini sorduğum zaman bana yoksul olduğunu kızların bu yüzden kendisiyle evlenmek istemediğini söylemişti ben ona senin başka sorunların vardır deyince çok kızdı kaypaklık etme söylediğimin doğru olduğunu sen de biliyorsun demişti sevgili okurlar herkes bulunduğu ekonomik sosyal siyasal konumuna göre düşünüyor benim konuştuğum birlikte oturup kalktığım yaşamı paylaştığım insanların çoğu böyle insanlar bende onların hayat öykülerini anlatıyorum başka da ne yapabilirim ki