17 Aralık, AKP iktidarının ikinci kırılma noktası oldu.
Birinci kırılma, Gezi Eylemleri ile başladı.
Yolsuzluk operasyonunun ardından bazı çevreler komplo teorilerinden bahsetmeye başladı.
Komplo Teorisi derken, söz konusu olan operasyonun, Cemaat tarafından düzenlediği iddiasını kastetmiyorum.
Bu iddiaların doğru olduğu zaman içerisinde daha belirgin hale gelecek.
Her şeyi Gezi Eylemlerine getirip, bağlamak, kolaycılıktan başka bir şey değil!..
Varsayalım ki, bunların hepsi doğru olsun.
Devletin ve siyasal iktidarın görevi yaşanan fiili durumun üzerini kapatmak değildir.
Hukuk devletinin en iyi şekilde çalışmasını sağlamak yoluyla siyasal müdahaleden uzak durarak tüm gerçeklerin ortaya çıkmasına imkan sağlamaktır.
İkidebir İsrail lobisi, Amerikan lobisi vurgusu yaparak, gündemi değiştirmek inandırıcı olmaz.
Varsayalım, bunların hepsi doğru….
Bahsi geçen ülkelere ait bir tane istihbarat elemanı yakalandı veya ortaya çıkarıldı mı?
Madem ortaya onca iddialar atılıyor, bu iddiaları gerçekçi bir yere oturtmak gerekir.
Her konuda polemiğe girene kadar bırakın yargıçlar, savcılar görevini yapsın.
Eğer ortada bir suiistimal olursa o zaman sürece meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri müdahil olur.
İktidar çevreleri operasyona karşı çıkıyor ancak hiç kimse operasyon sonrası ortaya çıkan sonuçları konuşmak istemiyor.
Biraz normalleşirsek, daha sağlıklı sonuçlara gitme şansımız olabilir.
Bu kavga büyüdükçe sonuçları herkese bir şekilde yansıyacak.
Kavga etmeden, medeni bir şekilde hiçbir sorunumuzu çözemiyoruz.
Bu yüzden sorunlarımız kördüğüm haline dönüşüyor.
Yetkili, yetkisiz herkes komplo teorileri üzerinden kirlilik yaratıyor.
Unutulmasın ki, halının altına süpürülen pislikler, gün gelince ortaya çıkar.
Unutulmasın ki, iki kişinin bildiği hiçbir şey sır değildir ve gizli kalmaz!..