Bir sabah uyandık ki, metal ve otomotiv işçisi Bursa’dan direniş başlatmış ve o direniş domino etkisiyle başta Kocaeli olmak üzere çok sayıda ile yayılmış. Sonucunda, binlerce işçi direnişe geçmiş, talepleri dillendirmiş.
Tam seçim üzeriydi,
Talepleri çok netti,
Ve de işçiler kararlıydı…
Tabi, işveren politikalarının arkasında duran, işçi düşmanlığıyla bilinen AKP’nin kaybetmemesi için işverenlerin de bu eylemliliklere hoşgörü ile yaklaşması hatta bazı talepleri kabul ediyor görünmesi elzemdi. En azından seçim atlatılana ve AKP’nin yeniden önemli iktidar figürü olduğunu görene kadar.
Sonrası basit,
‘AKP’den sonrası tufan’ diyebilecek kadar gözü dönmüş MESS ve patronlar için birkaç yüz işçiye çıkış vermek sorun olmaz ki, olmadı, zaten olmuyor da…
İşçiyi ayaklandıran önemli 3 talep neydi ?
Birlikte anımsayalım;
1-Türk Metal fabrikadan gidecek
2-BOSH’taki ücret iyileştirmesi yani ek zam aynen uygulanacak.
3-Atılan işçiler geri alınacak ve direniş dolayısıyla işçi çıkartılmayacak.
İşveren, yazılı güvence vermemesine rağmen ilk maddeyi hemen kabul etti. İkinci ve üçüncü maddeler için de yazılı olmayan güvence verdi.
Yani, işçiler adına direnişi sonlandıracak gerçek bir güvence aslında yoktu. Ama, işveren sözü yeterli görülerek eylemlilikler sona erdirildi. Üretim bandının başına geçen işçileri, daha ilk günden itibaren işsiz kalma korkusu sarmaya başladı. Ve beklenen oldu, öncelikle direnişte öncü olan işçilere çıkış verildi. Sonra da, gözdağı için rastgele seçilen işçilerin iş akitleri feshedildi.
Yani, üçüncü madde fiilen işlemez oldu, hatta tam karşıtı yapılır hale geldi.
İkinci maddede verilen sözler bir kenara bırakılıp, işçiye ‘’seyyanen 100 TL’lik zamla idare edin’’ denmeye getirildi.
Böylece, işveren bu sözünü de geri almış oldu.
Birinci maddeye gelince, işverenin de zımmi olarak istediği bir durumdu. Çünkü, Türk Metal artık çok semirmiş ve işverene bela olmaya başlamıştı. Bu yüzden derdest edilip yerine yenisi ikame edilmeliydi.
İşveren, tüm gelişmeleri adım adım kazanım olarak hanesine yazmaya başladı. Oysa, direniş bitirildiğinde ortaya çıkan tablo ‘’metal ve otomotiv işçisi kazandı’’ olarak yorumlanıp kamuoyuna öyle sunuldu.
Şimdilerde ise işveren saldırı planlarını hayata geçirmeye başladı. Metal patronları direnişin kazanımlarını silme çabası içinde.
MESS’e bağlı işletmelerde patronlar eylemlere dönük yeni bir “stratejiyi” devreye sokarken, patronların yeni bir saldırı dalgası başlatabileceği fabrikalarda konuşuluyor. TOFAŞ’ta, aralarında öncü işçilerin de bulunduğu 142 işçi işten çıkartıldı bile. Benzer bir durum Coşkunöz, Mako ve ORS’de de görülüyor. Renault’da ise patron oyalama taktiğine başvurup “aykırı ses” çıkmasını engellemeye çalışıyor.
Renault işvereni, ücret artırımlarını ortalama aylık 100 TL civarında bir primle sınırlamak istiyor. Saat ücretlerinde iyileştirmeye ise sıcak bakmıyor.
İşçiler bun kez kazanır ya da yine kaybeder. Sorunun, işverenin söz vermesiyle çözülmeyeceği gerçeği artık görülmelidir. İşverenden çok işverenci olma tavrından vazgeçilip, sınıfın gerçek çıkarlarını koruyacak zihniyetle hareket edilmelidir.
Yarın çok geç olmadan…