Meşruluğu hep tartışılacak

Seçildin, ama meşru değilsin demek hakkına sahibiz. Çünkü, meşruiyet, toplumun bütününü kapsayan kabul görmüş seçimlerin sonucudur.

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi böyle gerçekleşmedi, ortaya çıkan sonuç da böyle olmadığının en büyük kanıtı. O yüzden de, makam ne olursa olsun, oraya çıkış biçimindeki meşruluk bugün olduğu gibi hep tartışılacak.

Toplam sandık sayısının 166 bin 657 olduğu Türkiye’de 55 milyon 701 bin 719 seçmen oy kullanma hakkına sahipti. Ama, bunlardan 41 milyon 284 bin 822’si sandığa giderek tercih belli etti.

TBMM’de bugün yemin ederek resmen görev üstlenecek olan ardından da Abdullah Gül ile devir teslim töreni yapacak olan Recep Tayip Erdoğan, seçmenlerin yüzde 26.28’inin sandığa gitmediği seçimde, oy kullananların yüzde 51.79’undan aldığı destekle Çankaya’ya çıkmış olacak.

Dolayısıyla, hep bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya olacak…

Bu krizi (öncesinden edinilen tecrübelere dayanarak söylemek mümkünse) hep yeni bir baskı modeliyle aşmaya çalışacak. İktidar gücünü elinden bırakmamak adına atadığı ‘’sözde seçilmiş başbakan’’ ile hareket edip, alanın tamamını kontrol etmeye çalışacak.

Seçimi ve sonuçlarını meşrulaştırmak için yapılacak şaşalı devir teslim törenine yabancılardan 5 devlet başkanı, 9 Cumhurbaşkanı, 8 Başbakan, 19 bakan olmak üzere çok sayıda davetli de katılacak. Böylece, ‘’biz meşruyuz’’ mesajı, bu konuklar eliyle tescil ettirilmek istenecek.

Törene davetli olarak katılacak yabancılar arasında, insan hakları ve demokratik gelenekler kapsamında sicili bozuk çok sayıda isim olduğu da görülüyor.

Kısacası, yine kendileri çalıp, kendileri söyleyecekler…

Bu seçimin sonucu oturacağı koltuk hangisi olursa olsun, Recep Tayip Erdoğan’ın yeni konumuna ilişkin meşruiyet sorunu kolay aşılamayacaktır.

Çünkü;

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçesinde, suç duyurusunda bulunup, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olan yasaların açık olduğunu, bu yasalara göre YSK'nın kesin sonuçları açıklamasının ardından TBMM üyeliğinin ve siyasi parti üyeliğinin kendiliğinden sona ereceğini anımsattı. Dilekçede, “YSK'nın geçici seçim sonuçlarına ilişkin açıklama ve kararı ile seçim takvimindeki ilan hususu gözetildiğinde, bunlardan sonra Recep Tayyip Erdoğan 11 Ağustos’ta kendisinin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildiğine ilişkin halka hitaben balkon konuşması olarak adlandırılan bir teşekkür konuşması da yapmıştır’’ deniliyor.

Eminağaoğlu, iddialarını Anayasa'nın 137/1-2 nci maddelerine dayandırarak, şu görüşleri savunuyor: ‘’Seçim sonuçları 15 Ağustos’ta Başbakanlığa gönderildi. Bu süreçte yasanın çok sayıda hükmü ihlal edildi. Bu durum Anayasa'nın 137/1-2 nci maddelerine de açıkça aykırıdır. Resmi Gazete'nin, seçimi kazanan kişiye bağlı bir birim tarafından çıkartıldığı düşünüldüğünde, durum ayrı bir anlam kazanmaktadır. Seçime ilişkin yayının ertelenmesi yoluyla, olayda amaçlanan, Başbakana tebligatın yapılmamış sayılması, bu yolla da milletvekilliğinin düşmemiş sayılması gibi bir durum yaratmaktır. Oysa bu durum, sadece ve sadece çok açıkça resmi gazeteyi çıkaran genel müdürlüğün, yine bu genel müdürlüğün bağlı olduğu müsteşar yardımcısının ve müsteşarın da ayrıca sorumluluğunu gerektirmektedir.”

Bu tartışma sürer, ama bir biçimiyle de üstü örtülür. Olmazsa, Yargıçlar Sendikası Başkanı Eminağaoğlu’nun suçlamasına neden olan savlar, yeni yasal düzenlemelerle ortadan kaldırılır.