Dünkü yazımın girişini anımsayalım;
‘’AKP hükümetinin Güneydoğu’da Kürt nüfusun ağırlıkta olduğu kentlerde uyguladığı sokağa çıkma yasakları, infazlar ve kuşatma koşullarıyla adeta bir savaş atmosferi oluşturdu.
Buna karşı çıkmak bir insanlık görevidir, işte AKP’nin bu savaşına karşı çıkanların yayımladığı ‘Barış için Akademisyenler’ bildirisi sonrasında, adeta bir linç kampanyası başlatıldı………….’’
Bu linç kampanyasına katılanlardan biri de, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı olan ilimizin AKP’li milletvekili Fikri Işık’tır.
Bilimden sorumlu bakan ya, bilim insanlarını ‘ihanet içinde’ ya da ‘vatan haini’ olmak suçlamasında birinci derecede hakkı bulunduğunu düşünüyor olsa gerek.
Yanıltmadı bizi, bu konudaki ayrıştırıcı dilini 16 Ocak Basın Onur Günü etkinliğinde de kullandı.
Ülkenin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde büyük sıkıntılar yaşanıyor, bu doğru. Ama, bu sıkıntıları aşmak için ayrıştırıcı dil yerine birleştirici bir dil kullanmak gerekiyor.
İşte, bakan beyin yapamadığı bu…
‘’Ülkenin birlik ve beraberliğini sağlamak için kılı kırk yararak, tek bir sivilin kılına zarar gelmemesi için büyük bir itina ile çalışılıyormuş’’, söylediği bu.
İyi de, o bölgede ölen sivillerin sayısını anımsıyor mu acaba ?
Bunların içinde kaçı çocuk, kaçı kadın, kaçı da yaşlı, biliyor mu ?
Bence biliyordur, bilmemesi söz konusu olamaz…
O yüzden, bu sorunun çözümünün ‘güvenlikçi politikalara’ dayandırılan formülüne karşı çıkıp farklı bir bakış açısı sergileyen akademisyenlerin yaklaşımı, zat-ı muhteremleri rahatsız ediyor.
Konuşmasında, akademisyenler bildirisinde ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik ağır suçlamalar var’ ifadesini de kullanan Bakan, söz konusu sorunun çözümü için 7 Haziran seçimleri öncesinde yaklaşık bir yıl süren politikaların ve sonrasındaki ani dönüşüm stratejisinin kendi partisine ait olduğunu ve o politikaların iflas ettiğini unutmuş olsa gerek.
Yeni bir durum tespiti yapıp soruna yeniden dikkat çeken bilim insanlarına talimatla karalama kampanyası başlatmak söz konusu olunca, gerçekleri unutmak farz oluyor demek ki.
Meselenin sadece bildiri olmadığı çok açık…
Her fırsatta aydınlanma ve cumhuriyetin yarattığı değerlerle kavga içinde olan gerici-piyasacı-faşist AKP zihniyeti, bunu, yeni kuşaklara da yaymak için Milli Eğitim müfredatına ‘’değerler eğitimi’’ adı altında ders getirdi.
Hangi değerler ölçekli eğitim yapılacağını söylememe gerek yoktur sanırım…
AKP’nin 2023 politikasında, söz konusu bu değerler eğitiminin sonuçlarının alınacağı bir tabloyla karşılaşılacağı şimdiden bilinmelidir.
Türkiye, Ortadoğu ateş çemberinde iyice kavrulacak ve buradan yeni bir çıkış ararken gittikçe savrulan bir kamyon edasıyla istikrar ifadesinin palavradan başka bir şey olmadığını görecektir.
Meselenin sadece bildiri olmadığı o kadar açık ki;
Her fırsatı aydınlanma düşmanlığıyla taçlandıran AKP zihniyeti, cumhuriyetin yarattığı tüm değerler ortadan kaldırılana, yetiştirdiği kadrolar da bertaraf edilene kadar gaza basmaya devam edecek.
Peki, bu sürece seyirci mi kalınacak ?
Elbette ki hayır, seyirci kalınmayıp mücadele edilecek. Temel toplumsal değerlerin aşındırılmasına, yerine gerici ideolojik değerlerin yerleştirilmek istenmesine elbette izin verilmeyecek.
Buna karşı çıkışın en fazla direnç noktası elbette akademi dünyası olacaktır. İşte bunun hesabını iyi yapan AKP, o dünyanın değerli bilim insanlarına bu kadar pervasızca saldırılmakta sakınca görmemektedir.
Meslenin sadece bildiri olmadığı anlaşılmıştır herhalde…